Die Gaste
Yazarlar
Die Gaste 1. Sayı / Mayıs 2008
Ana Sayfa
Die Gaste, SAYI: 1 / Mayıs 2008

Dışlanmışlığı Biz mi Hissediyoruz
Yoksa Dışlanmışlık Bize Hissettiriliyor mu?

Gökhan SEZER



Der Spiegel


    Almanya`da son zamanlarda yabancılara, özellikle de Türk´lere yönelik saldırılardan sonra acaba daha mı duygusallaşmaya başladık diye düşünüyordum. Gerçekte bir dışlanmışlık yok; fakat bu saldırılardan sonra bizler biraz da duygusallaşmanın etkisiyle aslında var olmayan bir şeyi varmış gibi mi hissediyoruz?
    Uzun süredir bu soru kafamı kurcalarken geçenlerde elektrikli bir ev aleti aldım. Kullanma kılavuzunu okumak için açtığımda, gözüme kullanma kılavuzunun hangi dillerde yazıldığını gösteren bir liste ilişti. Listede Almanca, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Flâmanca, Macarca, Çekçe, Slovakça, Hırvatça gibi yaklaşık 15 tane dil var. Bu saydığım dillerin yarıya yakını dünya üzerinde konuşanı 5-10 milyonu geçmeyen dillerdir. Bu durum, bu dilleri küçümsediğim anlamına gelmemeli. Bu, sadece bir durumun tesbitidir. Oysa dünya üzerinde yaklaşık 250 milyon insanın konuştuğu ve de dünyada en çok konuşulan 6. dil olan Türkçe bu listede yok. İşin daha acı tarafı ise bu elektrikli ev aletini üreten firma bir Alman firması. Düşünün ki resmi rakamlara göre 2,5 milyon nüfusu ile Almanya`nin en kalabalık göçmen grubu olan Türklerin anadili olan Türkçe bu listede yer almıyor. Ayrıca, bu firmada çalışanların en az % 10’u muhtemelen Türk’tür.
    Ancak doğal olarak bu listede dünyanın en kalabalık devleti olan Çin’in resmi dili olan Çincenin de olmadığı düşünülebilir ; ama Çince’nin olmaması ticari açıdan makul karşılanabilir ve de mantıksaldır. Çünkü Çin çok uzak bir coğrafyada bulunuyor ve de Almanya’da çok az sayıda yaşayan Çinli var.
    Hadi diyelim ki burada da bu duruma karşı duygusal yaklaşıyoruz. Duruma bir de pazarlama stratejisiyle bakarsak, hiçbir mantıklı pazarlama uzmanının kendi ülkesinde yaşayan 2,5 milyon insanın anadilini görmemezlikten gelmek gibi bir hataya düşeceğine inanmıyorum.
    Bütün bunlardan sonra bu soruyu siz sevgili okuyuculara yöneltmek istiyorum. Sizce hala duygusal mı yaklaşıyoruz, yoksa gerçekten bir dışlanmışlık var mı? Sorunun cevabını da sizlere bırakıyorum.
    Son olarak şunu eklemek istiyorum; Almanya’nın entegrasyona ne kadar önem verdiği çok iyi bilinen bir gercek. Ancak artık entegrasyona özel sektörün de katkıda bulunma zamanı çoktan geldi ve de geçiyor. Bu arada mutlaka ki entegrasyonu göz önünde bulunduran bir çok firma var; ama bu sayı bulundurmayanlara oranla çok az. Bu bulundurmayan firmalar da işe mesela ürettikleri nesnenin kullanma kılavuzuna Türkçeyi ekleyerek başlayabilirler.