Die Gaste, SAYI: 3 / Eylül-Ekim 2008

Beyni Özgürleştirmek ve Bilim İnsanı Yetiştirmek

Kemal YALÇIN




    Almanya ihracatta dünya birincisidir. Fakat bilim ve teknoloji alanında Amerika’nın gerisinde kalıyor. Alman üniversiteleri bilim üretiminde dünya sırlamasında en önlerde yer alamıyor. Kısacası dünya bilim dünyasının merkezi Amerika... Dünyanın her yerinden en güçlü beyinler, genellikle Amerika’ya gidiyor.
    Amerikan bilim insanları hemen hemen her yıl Nobel Bilim Ödüllerinden birini yada birkaçını kazanıyor. 2007 yılında Almanya fizik ve kimya dalında iki Nobel Bilim Ödülü aldı. Ama bu yeterli değil.
    Almanya bilim yarışında geride kalıyor. Eğitim planlamasında yapılan bazı hatalar nedeniyle, Alman sanayisinin ihtiyaç duyduğu makina, elektronik, elektrik mühendisleri tam karşılanamıyor. Mühendis açığı yüz bin dolayında. Gelecek yıllarda mühendis açığının daha da artacağı tahmin ediliyor.
    31 OECD ülkesinde, temel eğitim son sınıfın öğrencileri arasında yapılan PİSA araştırmasında Almanya henüz on ikinci, on üçüncü sıralarda yer alıyor. Bu büyük bir sorun. Ne yapmalı, sorusu henüz tam cevaplanmadı. Araştırmalar, denemeler, incelemeler devam ediyor.
    Son beş yılda yapılan çalışmalar yavaş yavaş olumlu sonuçlar veriyor. Oysa dünya bilim dünyası baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Yavaş ilerleyen, önde koşanlara göre hızla geriliyor.
   
    Bilim ve özgür yaratıcılık

    Bilim bir gelenek işidir. Bilim geleneği, bilimsel düşünme alışkanlığı sabırlı, bilinçli, planlı uğraşlarla uzun bir dönemde oluşabilir. Bilim ve felsefe birbirini besler. Felsefi düşünme geleneği ve alışkanlığı da zorlu, uzun süreçlerle oluşur.
    Bilim özgür düşünmekle ilerler. İnsan beyninin gıdası özgürlüktür. Özgür yaratıcılık olmadan bilim olmaz. Özgür yaratıcılık, yaratıcı akıl dinle hesaplaşarak gelişir. Bu hesaplaşma olmadan, evrendeki her şey akıl ve bilim önünde hesap vermeden bilimsel düşünme geleneği oluşamaz.
    Dünyanın geri toplumları, özellikle İslam âlemi henüz dinsel bilgi ve dinsel düşüncelerle hesaplaşmadı, toplumun beyni özgürleşemedi. Bilimsel özgür düşünme bir gelenek haline gelemedi. Bilimsel ve felsefi düşünmenin yerleşmediği yerlerde, toplumlarda bilim, sanat, felsefe gelişemiyor.
    Felsefi ve bilimsel düşünme geleneği Almanya’da rönesans ve aydınlanma dönemlerinde oluşmuştu. Alman bilim ve kültürü bu temel üzerinde gelişti. Fakat 20. yüzyılda Hitler faşizmi yaratıcı Alman bilim ve kültür dünyasını tahrip etti; toplumun beynini ve vicdanını kirletti.
    İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem, faşizmin kirlettiği ve tahrip ettiği bilim ve kültür dünyasını yenilemek, temizlemek, sağlığına kavuşturmak için çok çeşitli eğitim yöntemleri denendi. Ama henüz bu süreç tamamlanmış değil.
    Almanya bilim ve kültür alanındaki açığı kapatmak, bilim ve teknoloji dünyasındaki yarışı en önde götürebilmek için bilim ışığında yeni yollar arıyor.
    Yeni denemeler yapıyor.
    Bu denemelerden biri, ilkokuldan itibaren çocuklara bilimi sevdirme; bilimsel düşünmeyi ve bilme merakını artırabilme çabasıdır.
    “Forscher Ferien” yani “Tatildeki araştırma” projesi bunlardan biridir.
   
    “Tatildeki araştırma” projesi

    Tatildeki araştırma projesi, 2006 yılında, Kiel şehrindeki Doğabilimleri Pedagojik Eğitim Enstitüsü (Institut für Pädagogik der Naturwissenschaften in Kiel (IPN) tarafından başlatıldı. Daha sonra Bochum Ruhr Üniversitesi Kimya Fakültesi Didaktik Bölümü tarafından, IPN örneğinden hareket ederek, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde 20 ilkokulda uygulamaya kondu. Bochum şehrinde bu proje Hofstede İlkokulu ile Lange-Maltersestr. Güneş İlkokulu’nda uygulanıyor. Ben de bu iki ilkokulda Türkçe anadil öğretmenliği yapıyorum. Bu projeye katılan öğrencilerden bir kısmı benim de öğrencilerim. Bu öğrencilerdeki gelişimleri izliyorum.
    Projeyi Alman Telekom Vakfı finanse ediyor ve destekliyor.
    Tatildeki Araştırma projesinin amacı, ilkokul üçüncü sınıflardan başlayarak maddi nedenlerle aileleri tatile gidemeyen yoksul Alman ya da göçmen çocuklarını yaz tatillerinde, üniversite bünyesinde açılan çocuklar için laboratuvarda bilimle tanıştırmak. Çocuklardaki enerjiyi bilimsel deneylere, araştırmalara yönlendirmek. Yoksul aile çocuklarının yeteneklerini ortaya çıkarmak. Çocuklarda kimya ve fizik olaylarına karşı merak uyandırmak. Çocuklarda bilimsel düşünmeyi, doğaya sorgulayıcı gözle bakabilme alışkanlığını geliştirmek. Bütün bu bilimsel deneyleri, dersleri oyun halinde verebilmek.
    Proje iki bölüm halinde yürütülüyor. Birinci bölüm, yaz tatilinde iki haftalık kursa katılıyor. İkinci bölüm ise, 2007-2008 ders yılı boyunca, haftalık bir ders saati biçiminde devam ediyor.
    Birinci bölüme katılan öğrencilerden isteyenler ikinci bölüme devam ediyor.
    Eyalet çapında 20 okulda süren bu projeyi Ruhr Üniversitesi Kimya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Katrin Sommer yönetiyor. Projeye katılan ilkokul öğrencilerine kimya ve fizik bilgilerini, deney düzenleme ve yürütme yöntemlerini, deney güvenlik biçimlerini öğretiyor.
   
    Neler yapılıyor?

    Güneş İlkokulu 3. sınıf öğrencilerinden yirmisi 2006 yaz tatilinde bu projeye katıldı. Öğrenciler 15 gün Ruhr Üniversitesi’nde deneyler yaptılar. Tatilde araştırma projesi süresince inek sütünden tereyağı elde etmeyi deneylerle, gözlemlerle öğrendiler.
    Ayrıca öğrenciler, madencilik ve enerji alanının geçmişten günümüze gelişimini izlemek, teknolojinin gelişimi hakkında tarih bilinci elde edebilmek için, Bochum Maden Müzesi’ni ziyaret ettiler. Daha sonra güneş, ay, yıldızlar, gezegenlerin hareketlerini gözlemlemek için Planetarium’u, sütün elde edildiği mandırayı, bal üretilen bir arı evini gidip incelediler.
    Bir ders yılı süren doğa bilimleri kursunda ise ilkokul dördüncü sınıf öğrencileri; renklerin dünyası, tarladan kah-valtı sofrasına, Noel ağacı ve çam kokusu, kristaller dünyası, paskalya ve yu-murta gibi konular üzerinde çalıştılar.
    Bu çalışmalar daima deneylerle, gözlemlerle yapıldı. Öğrencilerin beyni anlamadıkları bilgileri ezberleme zorunda bırakılmadı. Öğrencilere araştırma merakı ve sabrı kazandırılmaya; olayların süreç içindeki değişimleri dikkatle izletilmeye çalışıldı.
   
    Ödüllendirme

    Tatilde Araştırma projesine katılan öğrenciler, eyalet başbakanını ziyaret ettiler. Deneylerini başbakana ve eğitim bakanına gösterdiler, basına bilgi verdiler.
    Bu ziyaretler basında geniş yankı buldu. Öğrenciler böylece ödüllendirildi, yeni araştırmalara teşvik edildi.
    Bu kurslara katılan öğrencilerde olumlu gelişmeler gözlemledim. Dikkatleri ve belli bir konu üzerinde yoğunlaşmaları arttı. Doğa olaylarına karşı bakışları değişmeye başladı. Daha çok soru soruyor ve soruları daha mantıklı formüle edebiliyor.
   
    Miniphänomenta

    Çocuklara ve gençlere bilim sevgisi ve merakı kazandırmak amacıyla oyun haline getirilmiş 52 deney istasyonu iki hafta süreyle okul salon ve sınıflarında kuruluyor. İlkokul öğrencileri sınıf sınıf, sırayla 52 istasyonu görüyor. Her biri oyuncak haline getirilmiş deneyleri etken bir şekilde kendi başına yada arkadaşlarıyla gerçekleştiriyor. Çocuklarda el ile beyin arasındaki ilişkinin geliştirilmesi amaçlanıyor.
    Küçük fenomenler öğretim yöntemi, Flensburg Üniversitesi tarafından geliştirilmiştir. Her oyuncak deney, bilimsel olarak üniversitede denenmiş, uygulanmıştır.
    Her deney istasyonunun bilimsel açıklamaları bir kitapta toplanmış, öğretmenlerin hizmetine sunulmuştur.
    Miniphänomenta yöntemini doğuran esas düşünce; çocuklarda ve gençlerde doğa olaylarını dolaysız duygu ve düşünme deneyleriyle öğrenme, doğaya güveni geliştirme, doğa olayları karşısındaki şaşkınlığı, korkuyu gidermeye çalışmaktır.
    Bilimsel ve pedagojik amaç, çocuk-lara ve gençlere doğayı dinsel düşünce ve korkularla değil, bilimsel düşünce ve deneylerle kavratabilme, araştırma ve düşünme zevkini tattırabilmektir.
    Diğer bir önemli pedagojik amaç ise, okul ile veliler arasında geliştirici bir bağ kurmak; her öğrenciye kendi velisine yada diğer verilere doğadaki bir fenomeni deneylerle açıklama ve anlatabilme olanağı vermektir.
   
    Uygulama

    Küçük fenomenler öğretimi ve uygulaması için okul idaresi gönüllü bir öğretmeni görevlendirir. Bu öğretmen küçük fenomenler uygulama kurslarına katılır. Daha sonra kurulan deney istasyonları hakkında sınıf öğretmenlerine bilgi verir.
    Öğrenciler sınıflar halinde ya da teneffüslerde deney istasyonlarında oynarken görevli öğretmen öğrencilerin sorularına cevap verir. Deney istasyonları, okul tarafından parasız olarak İşverenler Birliği’nden ücretsiz olarak kiralanır.
    Bu uygulama Güneş İlkokulu’nda gerçekleştirildi. İki hafta boyunca öğrenciler oyuncak deneylerle haşır neşir oldular. Öğrenciler teneffüslerde bile deney istasyonlarının başından ayrılmıyordu.
    Öğrenciler, ışık kırılması, renk ayrımı, manyetik alan, hız, hava basıncı, göz yanılmaları, iletkenler, elektriklenme, ısı ve hava değişimi, yerçekimi, telefon, ses ve işitme gibi deney istasyonlarında bu olayları oyun zevkiyle incelediler, birbirlerine, öğretmenlerine ve en sonunda anne ve babalarına açıkladılar.
    İki haftanın sonunda okulda bilim şenliği diyebileceğimiz güzel bir gün yaşandı.
    Her çocuğa bir enstrüman projesi
    Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde ilkokullarda üçüncü bir proje uygulamaya başlandı. Bu proje, “Her çocuğa bir enstrüman” adını taşıyor.
    Her çocuğa bir enstrüman projesi, Kültür Başkenti 2010 çerçevesinde Ruhr havzasındaki ilkokullarda uygulamaya konan pedagojik bir müzik programıdır. Federal Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler bu model projeye destek vermektedir. Program, Federal Kültür Vakfı, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti ve “Zukunftstiftung Bildung in der GLS Treuhand e.V.” tarafından geliştirilmiş ve geniş çapta teşvik edilmiştir.
    Her Çocuğa Bir Enstrüman Vakfı, programa katılan müzik okullarıyla sıkı işbirliği içerisinde projenin akışını koordine etmektedir.
    Her Çocuğa Bir Enstrüman programı, ilkokula giden çocukların müziğe ilgisini uyandırmayı amaçlamaktadır. Bu vesileyle çocuklar, ritim ve usulün ne anlama geldiğini, ayrıca seslerin nasıl oluştuğunu, enstrümanların nasıl ses verdiklerini ve nasıl çalındıklarını öğreneceklerdir.
    Dört yıllık eğitim boyunca müzikal anlamda ifade türlerinin zenginliği tanıtılacak ve yaratıcılık, sabır ve algılama yeteneğinin kombinasyonu güçlendirilecektir. Bu program Ruhr havzasındaki ilkokullarda uygulanacaktır.
    Her Çocuğa Bir Enstrüman programı, birinci sınıfta çok sayıda enstrümanı tanıma ve denemeye yönelik olacaktır. İkinci sınıftan itibaren her çocuğa kendi seçeceği enstrüman üzerinde ders verilecektir. Üçüncü sınıftan itibaren de “Kunterbund” orkestrasında diğer çocuklarla birlikte ortak müzikal çalışmalar yapılacaktır.
   
    Okullar arasında öğrenme
    yarışını teşvik

    Öğrenme dinamik bir süreçtir. Öğretim düzeyini ve üretkenliği artırmak için okullar arasında yaratıcı rekabeti artırıcı kararlar alındı.
    Eskiden her çocuk evine en yakın yerdeki ilkokula giderdi. Şimdi ise veli belirli uzaklık dışındaki ulaşım parasını ödeyerek istediği ilkokula çocuğunu gönderebilir.
    Bu durumda, okullar öğrenci kazanmak, velinin güvenini elde etmek için daha çok verimli olmak, öğretim düzeyini artırmaya gayret etmektedirler. Öğrencisi belli bir sayının altına düşen okullar kapanmakta, öğretmenler işsizlikle karşı karşıya kalmaktadır.
    Başarılı okullar eyaletler düzeyinde yapılan değerlendirmelerle seçilmekte, ödüllendirilmektedir.
    Tatilde araştırmacı, miniphänomenta ve her çocuğa bir enstrüman gibi projeleri başarıyla uygulayan okullardan biri olan, öğrencilerinin üçte biri Türk olan Bochum Güneş İlkokulu 200 ilkokul arasında birinci seçilmiştir.
   
    Sonuç:

    Çocuğu insan etmek zor, sabırlı, bilinçli uzun bir süreçtir. Dünya devletleri arasındaki ekonomik rekabet, bilim ve teknoloji alanında da hızla sürüyor. Artık milletleri millet yapan üstünde parlayan bilim güneşidir. Bilimle, felsefeyle, sanatla gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bilim insanı yetiştirmek, bilim güneşini yükseltmek için uzun süreli, bilimsel eğitim programları geliştirilmeli ve eğitime çok yatırım yapılmalıdır. Bilim güneşi parlamayan devletler, geriliğe, yoksulluğa kendi kendilerini mahkum etmiş olurlar.

Bochum, 20 Mayıs 2008