|
|
Die Gaste, SAYI: 10 / Ocak-Şubat 2010
|
“Online Türk Diasporası Geliyor!”
Ahmet ONAY
‘Online Türk diasporası geliyor’
16 Aralık 2009 – Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ticaret, siyaset ve sivil toplum alanında dünyaya yayılmış Türkleri bir araya getirmek için ‘online diaspora’ kurma çalışması yaptıklarını söyledi
Çağlayan, “Diasporayı en iyi şekilde kullanarak ihracat rakamlarımız çok ciddi seviyelere gelecek” dedi. Çağlayan, 40 kişilik bir işadamı heyetiyle birlikte Hollanda’ya çıkarma yaptı. Rotterdam Dünya Ticaret Merkezi’nde Türk ve Hollandalı işadamlarıyla bir araya gelen Bakan, Türkiye’nin 100 milyar dolarlık ihracat rakamlarını yukarılara taşımak için yeni projeler geliştirdiklerini ifade eden Çağlayan, şunları kaydetti:
“Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın üzerinde çalıştığı bir proje var. Türk diasporası (yurt dışındaki Türk lobisi), dünyaya yayılmış durumda. Vatandaşlarımızı ticaret, siyaset ve sivil toplum alanında bir araya getirecek online ortamda diaspora kurma çalışmalarımız devam ediyor. Dünya genelinde bir güce sahibiz. Sevdiğim bir reklam var. Sloganı da kontrolsüz güç güç değildir. Onun için gücümüzü kontrol etmek istiyoruz.”
Türkiye’nin Hollanda’ya olan dış ticaretinin bugüne kadar çok sağlıklı işlediğini belirten Çağlayan, “Geçen yıl 3.2 milyar dolar ihracat, 3.1 milyar dolar ithalat yaptık” dedi. Çağlayan, 15 gün içinde üç kez Hollanda Dış Ticaret Bakanı ile bir araya geldiğini söyleyerek “Hollandalı bakanı kardeşimden daha çok görüyorum” dedi.
“NOEL BABA’YIZ TORBAMIZDA YATIRIMCI VAR”
Zafer Çağlayan, “Biz buraya Noel Baba gibi torbamızda hediyelerle geldik. Torbamızda çok kuvvetli Türk yatırımcılar var. Hollandalı yatırımcıları da Türkiye’ye çağırıyoruz” dedi. Çağlayan, konuşmasının ardından sunum yapan Turkey Institute adlı kuruluştan Meltem Üçer adlı araştırmacıyı kutlayarak, “Bizde iki yanaktan öpülür. Hollanda’da üç kere öpülüyor. Ben böyle güzel kızı 4 kere öperim” diye tebrik etti.
|
Onlarca yıl sadece dış ödemeler dengesi açıklarını kapatan döviz kaynağı olarak görülen “alamancı”, 1990’ların ortalarından itibaren yeni bir “konsept”in konusu haline geldi. Zaten artık eskisi gibi dış ödemeler dengesi açığını kapatmaya yarayan on milyar dolarlık döviz kaynağı da kurumuş ve 1-2 milyar dolarlık küçük bir meblağa dönüşmüştü. Bu nedenle de yeni “konsept” zaten kaçınılmazdı.
Yeni “konsept”, “alamancı”nın, yani “Türk vatandaşı gurbetçi”nin, “Türk kökenli Alman vatandaşı”na dönüştürülmesiydi. Buna göre, “Türk vatandaşı gurbetçi” tümüyle Alman vatandaşlığına geçecekti ve bunun için vatandaşlıktan çıkarılma ve yeniden alma formaliteleri basitleştirildi, hızlandırıldı.
2002 yılına kadar (yani Alman devletinin, “çifte vatandaşlık” konusundaki yeni yasal düzenlemelerine kadar), bu “konsept” içinde yaklaşık 600 bin kişi, yani Alman nüfusunun %0,7’sini oluşturan “Türk vatandaşı gurbetçi” Alman vatandaşlığına geçti.
“Konsept”e göre, Alman vatandaşlığına geçen “Türkler”in, hiç bir zaman “aslını” unutmayacakları, kültürüne ve dinine bağlı kalacakları için asimile olma tehlikesi yoktu, ama Almanya içinde küçümsenmeyecek bir “lobi” oluşturabilecek güç olabileceklerdi. Türkiye devletinin çıkarları, bu “Alman vatandaşı Türk lobisi” tarafından bizzat Almanya’nın içinden savunulacaktı.
Amerika örneği gözönüne alındığın-da, bir Yahudi lobisinin ABD Kongresi üzerinde nasıl büyük bir etkiye sahip olduğu düşünüldüğünde (ya da hayal edildiğinde), böylesine bir “Türk lobisi”nin neler yapabileceği hayal bile edilemezdi!
Biraz tarihsel bir örnekle ifade etmek gerekirse, Almanya’da yaşayan Türkiyelilere bir çeşit Truva Atı misyonu biçilmişti. Bu misyonla, yılların döviz kaynağı “alamancı”sı, artık “lobici” olacaktı. Üstelik hem lobici olacaklar, hem Alman vatandaşı olmanın ayrıcalıklarından yararlanacaklar ve hem de “mavi kart”, “pembe kart” vs. ile Türkiye vatandaşı olarak da kalacaklardı.
İlk kez 1990’ların başında Turgut Özal tarafından dile getirilen bu “şahane” ve “akıllı” plan, 1995 sonrasında Türkiye devleti tarafından özel olarak teşvik edilen Alman vatandaşlığına kitlesel geçişle uygulamaya sokuldu. Yukarda da ifade ettiğimiz gibi, yaklaşık 600 bin kişi Alman vatandaşlığına geçti ve geçmeyi de sürdürecek görünüyorlardı.
“Türk lobisi” tehlikesinden ciddi ciddi çekinen Almanya, 2002 yılında vatandaşlık yasasında yaptığı değişiklikle, “pembe kartlı çifte vatandaşlık” statüsüne karşı önlemler almasıyla planın geleceği “tehlikeye” düşmeye başladı. Ancak “konsept” sahipleri, Eylül 2002 genel seçimlerinde SPD’nin, Alman vatandaşlığına geçen “Türkler”in sayesinde seçimi “kıl payı” kazandığına inandıkları için “durmak yok, yola devam” dediler.
Almanya’nın içinde bir “Türk lobisi” hayali, değişen tüm iktidarlara rağmen Türkiye’de varlığını sürdürdü. Bir başka ifadeyle, “Türk lobisi” oluşturma düşüncesi, “devlet politikası” haline geldi.
AKP’yle birlikte “Türk lobisi”, Milli Görüş’ün “Türk cemaati” üzerinde egemenliğini kurmaya yönelik bir faaliyet haline dönüştürülürken, “Türk lobisi tehlikesi”ne karşı Alman devletinin yeni önlemler alması, “çifte vatandaşlık” işlemlerini daha ciddi olarak izlemeye başlaması ve yer yer “çifte vatandaşlık” nedeniyle pek çok kişiyi vatandaşlıktan çıkarması bazı söylemlerin değiştirilmesine yol açtı.
Değiştirilmeye kalkışılan ilk söylem, “gurbetçi”, “alamancı” vb. değişik sıfatlarla anılan, giderek “Türk kökenli Alman vatandaşı” haline dönüşen söylemin “Türk diasporası”na dönüştürülmeye çalışılması oldu. Artık Avrupa’nın içinde bir “diasporamız” olacaktı, tıpkı Ermeni diasporası, Yahudi diasporası gibi. Ve tıpkı bu diasporalar gibi, “Türk diasporası” da, “anavatanını kollayan, ama yaşadığı ülkede kalıcı olarak bulunan cemaat” olarak kabul ediliyordu. Her ne kadar Ermeni ve Yahudi diasporaları, kendi özyurtlarını, anavatanlarını yitirmiş insanların dünyanın her yanına dağılmasını ifade ediyorsa da, bunun da çok fazla önemi yok- tu. Belki de yakın zaman içinde “Türk diasporası” da, onlar gibi vatansız, yurtsuz olabilirdi.
Ve şimdi “online diaspora” kurulmasından söz ediliyor.
Anlaşılan o ki, zaman içinde “alamancı”dan “Türk vatandaşı gurbetçi”ye, “Türk kökenli Alman vatandaşı”na, “Türk lobisi”ne ve nihayetinde “Türk diasporası”na dönüştürülen Türkiyeliler, şimdi sanal/online diaspora yapılmaya çalışılmaktadır.
Bunun ne anlama geldiğini, bakanın dört kez öpmesinin ne anlama geldiği zaman gösterecektir. Şüphesiz daha öncekilerden nasıl hiç bir şey çıkmadıysa, bundan da bir şey çıkmayacağı kesindir. Büyük olasılıkla Avrupa’daki Türkiyeliler sadece dört kez öpülmekle kalmış olacaklardır. Noel babanın torbasından eğer başka bir şey çıkmazsa!
|
|
|
|
|