Die Gaste, SAYI: 11 / Mart-Nisan 2010

Göçmen Ailelere Ulaşmanın Yöntemleri


Dr. Hakan AKGÜN



    Öncelikle tespit edilmesi gereken konu, burada sözü edilen göçmen ailelerin çoğunlukla işçi ve kırsal kökenli olmalarıdır. Nitekim bu kesimin Almanya’ya geliş nedeni de işgücü göçüdür. Yani bu yazıda sözkonusu olan ve ulaşılmak istenen anne-babalar, “Die Gaste” okuru akademisyen toplum katmanı değil, bu tür basılı yayınlarla ulaşılması güç ve eğitim düzeyi düşük seviyede olan kesimdir.
    Çocukların dil gelişiminde aile çevresinin ve özellikle ebeveynlerin önemli bir etken olduğu son zamanlarda bir çok bilimsel araştırma sonuçlarında ortaya konmuştur. Ben, bu yazımda sözkonusu bilimsel araştırmaları değerlendirmekten çok konunun pratik yönüyle, yani göçmen anne-babalara nasıl ulaşılabileceği ve onların bu konuda nasıl yönlendirilip desteklenebileceği konusuna değineceğim.
    Eğer gerçekten okul öncesi gelişim çağında anne-babaların çocuklarının dil gelişimindeki destekleyici rolü bu kadar önemli ise, onlara nasıl ulaşılabileceği ve onların mevcut olan özkaynaklarının bu amaca yönelik nasıl teşvik edilebilecekleri konusu da çok önemli görünmektedir.
    Öncelikle tespit edilmesi gereken konu, burada sözü edilen göçmen ailelerin çoğunlukla işçi ve kırsal kökenli olmalarıdır. Nitekim bu kesimin Almanya’ya geliş nedeni de işgücü göçüdür. Yani bu yazıda sözkonusu olan ve ulaşılmak istenen anne-babalar, “Die Gaste” okuru akademisyen toplum katmanı değil, bu tür basılı yayınlarla ulaşılması güç ve eğitim düzeyi düşük seviyede olan kesimdir. Zaten Alman kamuoyunda her zaman “eğitimden uzak” ve “çocuklarıyla ilgilenmeyen” aileler olarak şikayette bulunulanlar da toplumun bu kesiminde yer alan ailelerdir.
    Yazılı bilgilerle ve yüksek düzeyli seminerlerle sözü edilen bu kesime ulaşmanın zorluğu apaçık ortada iken, sürekli bu tür yöntemlerle onlara ulaşmaya çalismak ve başarılı olmayınca da onların ilgisizliğinden yakınmak geçmişte sıkça tekrarlanan hatalardan biridir. Artık bu şikayet ve çaresizlik çemberini kırmak için yeni yöntemler geliştirmenin zamanı gelmiş ve geçmektedir. Söz konusu bu kesime ulaşmak ve onları desteklemek öncelikli olarak Almanya’da yaşamakta olan Türkiye kökenli akademisyen çevrenin olanakları dahilinde olduğu düşüncesiyle bu konuyu burada tartışmayı uygun görüyorum.
    Bu yazımda Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinin çeşitli şehirlerinde yerel uyum kurumları olarak görev yapmakta olan RAA adlı kuruluşların bir kaç seneden beri uyguladıkları velileri teşvik yöntemlerini dile getirmek ve özellikle “sırt çantasi” (Rucksack) projesi üzerinde durmak istiyorum.
    Göçmen ailelerin çocuklarını ve gençlerini destekleme yönündeki çabalar çerçevesinde ebeveynleri kendi olanaklarını çocuklarının eğitim ve öğretimlerini desteklemeleri yönünde kullanmaları için bilgilendirme ve bilinçlendirmenin önemi gittikçe artmaktadır. RAA’lar da çalışmalarını son yıllarda ebeveynlere ulaşma ve onları bilinçlendirme yönünde yoğunlaştırmışlardır. RAA’ların dışında çesitli kuruluşlar da (örnegin, AWO, Kinderschutzbund, Caritas, Diakonie, KRV Türk Veli Dernekleri Birliği gibi) çesitli projeler yoluyla ebeveynleri teşvik etmeye çalışmaktadırlar. Veli Diploması (“Elterndiplom”), Veli Akademisi (“Elternakademie”), Çocuklar İçin Formda (“Fit für Kids”), Güçlü Ebeveynler-Güçlü Çocuklar (Starke Eltern-Starke Kinder) bu tür projelerden sadece birkaçıdır. RAA - Sırt Çantası Projesi
    RAA kuruluşunun çesitli şehirlerde uyguladığı “Tutmaya Hazır programı” (“Griffbereit”) 0-3 yaş çocuklarin annelerine, “Sırt Çantası Programı” (“Rucksack”) ise, anaokuluna ve ilkokula devam eden çocukların annelerine yönelik projelerdir.
    “Sırt Çantası Programı” dahilinde göçmen kökenli anneler çocuklarının gelişimini ve özellikle dil gelişimini destekleyen etkinlikler konusunda bilgilendiriliyorlar. Haftada bir gün çocukların devam ettikleri anaokulu veya ilkokulda her iki dili de iyi bilen bir uzman bayanın yönetimindeki iki saatlik anneler buluşmasını diğer akademik seviyeli seminerlerden ayıran aşağıdaki özellikler bu tür çalismalarin başarılı olmasında önemli bir rol oynamaktadır:
    Anneler çocukların anaokulunda veya ilkokulda işledikleri konularla ilgili evde çocuklarıyla yapabilecekleri etkinlikler üzerine kendi anadillerinde (Türkçe, Arapça, Arnavutça, Sırpça-Hırvatça, İtalyanca, Rusca ve Almanca) bilgilendiriliyorlar. Bu da, hem her göçmen annenin Almanca bilgi düzeyine bakmaksızın kendi anadilinde bilgilendirilmesini güvence altına alıyor, hem de çok dillilik konusunda ve özellikle anadilin çocuklarin dil gelişimindeki önemi konusunda onların bilinçlenmesini sağlıyor.
    Anneler kendi özkaynaklarını kullanarak uygulayabilecekleri etkinlikleri öğrendikleri için, çocuklarının eğitiminde anaokulu ve ilkokulun dışında kendilerinin de katkıları olabileceği bilincini elde ediyor ve kendilerini bu anlamda uzman kişiler olarak algılayabiliyorlar. Bu da onların aile içindeki eğitim görevlerini bilinçli ve planlı bir şekilde yapmalarını sağlıyor ve özgüvenlerini artırıyor. Nitekim bu tür projelerin bilimsel değerlendirmeleri, Sırt Çantası Projesine katılan annelerin kendilerini geliştirme konusunda bilinçlendiklerini ve bu projeden sonra, örnegin Almanca dil kurslarına veya bilgisayar kurslarına yöneldiklerini ortaya çıkarmıştır.
    Annelerin bilinçlenmesi ve özgüvenlerinin artması, onların anaokulu ve ilkokullarla olan ilişkilerini de olumlu etkiliyor. Bu etken de bu kuruluşların değişik kültürlere açılımına ve onların değişik dillere ve kültürlere saygılı olmalarına önemli bir katkıda bulunuyor.
    Yukarıda belirtilen bu özellikler annelerin Almanca dil seviyeleri yetersiz, eğitim düzeyleri düşük bile olsa onlara ulaşmayı ve onları çocuklarının eğitiminde etken rol oynama konusunda bilinçlendirmeyi olanaklı kılıyorlar. Bunun tam tersine bilgiç bir tavırla işaret parmağını kaldırarak yapılan çağrılar ve suçlamalar ise, onların yılgınlığını artırıyor ve özgüvenlerini yitirmelerine yol açıyor. Aynı şekilde bu kesimin bir türlü Almanca öğrenmediği ve bu nedenle kendilerinin suçlu oldukları yakınmasını yineleyip durmanın bir anlamı yok. Artık uzmanların bu yakınma ortamını aşarak bu kesimin var olan açmazlarına rağmen, onları bilgilendirmenin yol ve yöntemlerini bulma ve uygulama zamanının geldiğini düşünüyorum. Bu doğrultuda “Sırt Çantası Projesi” yalnızca bir örnektir. Bu tür yeni yöntemlerin sadece annelere yönelik değil, babalara yönelik de geliştirilmesinin ve uygulanmasının göçmen ailelerin çocuklarının eğitim ve öğretim başarılarını olumlu etkileyeceğine inanıyorum.