Die Gaste, SAYI: 11 / Mart-Nisan 2010

Değişmesi Gereken Zihniyet


Nebahat ERCAN



    Tüm sorumlular çocuklara her yönüyle destek olmazsa eğitim sistemi ne kadar değişirse değişsin, öğretmenler istenildiği kadar meslek içi eğitimden geçirilse geçirilsin verimli olunamaz.
    Sistemlerde görülen olumsuzluklar, doğaldır ki, değiştirilmesi gerekiyor, ama bence en önemlisi zihniyetin, kafa yapısının değişmesidir.

    Son yıllarda yapılan PISA araştırmalarından olumsuz sonuç alınması “Almanya Eğitim Sistemi”nin sorgulanmasına neden oldu.
    Bu nedenle Hamburg Eyaletinde de seçimlerinden sonra CDU ve Yeşiller Partisinin ortaklaşa kurdukları hükümet “Eğitim Sistemi”ni değiştirmek, başarıyı artırmak için harekete geçti. Uzun çalışmalardan sonra koalisyon ortakları arasında benimsenen yenilikler kamuoyuna açıklandı. Açıklamalarla birlikte tartışmalar alevlendi.
    Nedir bu yenilikler?
    Tüm ayrıntılarını yazmak geniş yer alacağından yola çıkarak kısaca şöyle özetleyebiliriz:
    – Öğretmenler haftada 30 saat meslekiçi eğitim görecek.
    – Sınıfların mevcudu azalacak.
    – Sınıfta kalma kalkacak.
    – Öğrencilerin bireysel becerileri geliştirilecek ve o doğrultuda yönlendirilecekler.
    – Öğrenciler 6. sınıfa kadar aynı sınıfta ders görecek.
    Sıra ile değerlendirildiğinde çok önemli yenilikler görülüyor.
    Sınıfların mevcudunun azalmasıyla, öğretmenlerin çocuklarla şimdiye kadar olduğundan daha fazla ayrı ayrı ilgilenebilme olanağı bulacaklar.
    Öğretmenler meslek içi eğitimle, kendi bilgi ve bakış açılarını geliştirecekler.
    Her çocuğun beceri alanını geliştirmesine olanak sağlanacak ve o doğrultuda yönlendirilecek.
    Sınıfta bırakılmalar kaldırılarak, zaman kaybı kaldırılacak.
    Bence en önemlilerinden birisi son madde. Çünkü, çocuklar kendilerine örnek olacak ve belki kendilerine yardım edebilecekleri arkadaşları ile altı yıl birarada kalarak olumlu yönde etkilenecekler.
    Haklı olarak, pekiyi neden tartışmalar arttı? Bu sistemin olumuz yönü nedir? diye sorulur.
    En önemli olumsuzluk olarak VELİLERİN 6. sınıftan sonra çocuklarını hangi okula gideceği konusunda karar yetkilerinin ellerinden alınması gösteriliyor. O zaman, (özellikle yabancı kökenli çocuk- ların aileleri) “bugüne kadar hakları vardı da çok mu etkili oldular” diye sorulabilir. Ama yine de eğer yeni eğitim sistemine, aileler, çocuklarının gelecekleri konusundaki karar verme yetkilerinin ellerinden alınıyor olarak görüyor ve tepki gösteriyorlarsa haklılardır.
    Olumsuzlukların giderilmesi için taraflar oturup bunun yollarını bulmalılar. Bu çalışmaların da yapıldığı duyumlarını almaktayız.
    Kuramsal olarak, sistemde hayli olumlu yenilikler görülüyor, ama uygulamada nasıl olur (eğer gerçekleşirse) ilerideki yıllarda göreceğiz.
    Şimdi bu noktada ailelerin, toplumsal çevrenin, yetkililerin tutumlarını da değerlendirmekte yarar görüyorum.
    Geçmişte ve ne yazık ki daha hala bizim ailelerin çocuklarının gittikleri okullarla, öğretmenleriyle gereği gibi ilgilenmedikleri bilinmektedir. Ailelerin çocuklarının eğitimiyle ve öğretmenlerin tutumlarıyla ilgili ciddi değerlendirmeler yapmaları gerektiğine inanıyorum. Çocuklarının geleceğini düşünmek, bu konuda verilen haklardan yararlanmak ailelerin yapması gereken görevlerinin başında gelmektedir. Ailelerin haklarını kullanmadıkları için pek çok çocuğun istenilen eğitimi alamadığı biliniyor. İçinde bulunulan ülkenin dili kesinlikle en iyi şekilde öğrenilmeli, doğaldır ki bu olmazsa olmazın başında gelmektedir. Ama ana karnında başlanılan, ailede konuşulan anadilin de geliştirilmesine yuvalarda, okullarda devam edilmelidir ki kimlikli ve kişilikli gençler yetiştirilsin. Bilim adamlarının anadilin önemini vurgulayan araştırılmaları her yerde açıklanmaktadır, bu konunun tekrarlanması gerekmiyor.
    Ayrıca anadil derslerinin de sahip çıkılmadığı için günden güne kaldırıldığını üzülerek belirtmek istiyorum.
    Aileler çocuklarını desteklediklerini göstermeli, onların eğitimleriyle yakından ilgilenmeli ve çocuklarının öğretmenleriyle ilişki içinde olmalı, okullarında görev almalılar.
    Eğitimciler, çocukların hangi aile yapısından ve kökenden geldiğine bakmadan öğrencilerin başarılarının artırılması için çalışmalılar, yönlendirmeliler. Genellemek elbette ki doğru değil, ama kimilerinin yaptığı gibi özellikle yabancı isimleri görünce olumsuzlukları ön plana çıkararak karar vermeye çalışmamalılar ve çocuklarda da önyargılar oluşturulmamalılar.
    Yetkililer, politikacılar, basın ve yayın aracılığı ile toplumsal çevrenin bakış açısının olumlu yöne çevirilmesi için çaba göstermeliler. Bu konuda iktidara, muhalefete, sivil toplum örgütlerine, kurum ve kuruluşlara kısacası herkese görev düşmektedir.
    Tüm sorumlular çocuklara her yönüyle destek olmazsa eğitim sistemi ne kadar değişirse değişsin, öğretmenler istenildiği kadar meslek içi eğitimden geçirilse geçirilsin verimli olunamaz.
    Sistemlerde görülen olumsuzluklar, doğaldır ki, değiştirilmesi gerekiyor, ama bence en önemlisi zihniyetin, kafa yapısının değişmesidir.
    Anababaların çocuklarının eğitimi konusunda özen göstermesi, okullarla ilişkilerin sıklaştırılması ve anadilin öneminin kafalara yerleştirilmesi gerekmektedir.
    Gelecek kuşakların iyi yetişmesi için, köken aranmaksızın, yetkililerce ve toplumun tüm kesimlerince kucaklanmasıyla, benimsenmesiyle ve desteklenmesiyle verimli olunacağına inanıyorum. Çok zor gibi görünen bu durumun ailelerden eğitimcilere, toplumsal çevreden politikacılara ve de basın-yayın organlarına kadar herkesin bizim geleceğimiz diyerek bilinçli bir şekilde zihniyeti, kafayapılarını değiştirmekle ancak (eğer gerçekten isteniyorsa) amaca ulaşılabilir. Yoksa sadece “Eğitim Sistemi”nin değişmesiyle başarılar artırılamaz, harcanan pek çok emek boşuna gider.

Hamburg, 12.1.2010