Die Gaste, SAYI: 15 / Ocak-Şubat 2011

Konuşan Aile
Şanslı Çocuk


Kubilay ERCENK




    Çocuk, eğitsel etkinliklerin süzgecinden geçerken edindiği kazanımları yaşamı boyunca kullanır. Konuşma yeteneği bu kazanımların içinde en önemli olanıdır ve sosyal konumumuzu belirleyen becerilerin başında gelir.
    Konuştuğumuz yerin, zamanın ve ne konuştuğumuzun ikincil önemi vardır. Daha çok nasıl konuştuğumuza dikkat kesilir insanlar. Onları, yerli yerinde, açık seçik, anlaşılır sözcüklerle, anlatım gücü yüksek tümceler etkiler. Dinleyenlerin ilgi yoğunluğu, konunun ilginçliğinden çok, anlatımın ilginç olmasına ve zenginliğine bağlıdır. Güzel anlatım konuya ilgiyi artırır, anlatanı da dinleyenlerin ilgi odağına yerleştirir.
    İşgöçüne bağlı olarak oluşan veya sonrasında değişen aile yapımızın, çocuktaki dil becerilerini nicelik (konuşma yoğunluğu) ve nitelik (anlatım zenginliği) açısından olumsuz etkilediğini yadsıyamayız. Devletin güvencesinde olması gereken okul öncesi eğitim olanaklarının yetersizliği, ailedeki eğitim sürecinin önemini daha da artırmıştır. Bu durumda aile, çocuğun özellikle dil ve buna bağlı sosyal becerilerini kazanmasında kendince bir “Eğitim Kurumu” görevini üstlenmek zorundadır.
    Aile içinde konuşmanın önemi biliniyor ve bunun gereğine göre davranılıyorsa, çocuğun geleceği ile ilgili yatırımların ilk ve en önemli adımı atılmış demektir. Çocuğa konuşma becerisinin kazandırılması, başta aile olmak üzere tüm eğitim safhalarında artan bir önemle sürdürülmelidir. Eğitim süreci, durdurulması, geriye dönülüp tekrar başlatılması olanaksız bir süreçtir. Bu nedenle çocuğun, başta dil olmak üzere tüm sosyal donanımlarını zamanın insafına ve tesadüflere bırakmadan, etkin yönlendirmelerle zenginleştirmek gerekir. Bu alandaki ihmaller, gecikmeler veya ertelemeler çocuk eğitiminde doldurulması güç boşluklar doğurur. Aile ve çocuk aşılması güç engellerle boğuşmak zorunda kalır.
    Aile içinde kazanılmış dilsel yetkinlik çocuğa grup içinde sosyal bir konum kazandırır. Bu konum onun sorumluluklarını da artırdığı için davranışlarına dikkat eder. İletişimin en etkin aracı olan konuşma becerisini kazanmış çocuklarda yönetme özellikleri de erken gelişir.
    Okula yeni başlayan bir çocukta konuşma becerilerinin seviyesi, ailedeki konuşma alışkanlıklarının bir yansımasıdır. “Konuşan aile”de yetişen bir çocuk okul için gerekli dil donanımını edinmiş sayılır. Dikkatini toplayabilme, algılama, farkına varma, karşılaştırma, eşyayı tanıma, deneyimle kazanılan bilgi, hayal gücü ve dil verilerinin zenginliği, aile içi eğitim sürecinin nasıl işlediğinin bir göstergesidir.
    Merakının dürtüsüyle soru soran, derse katılımını düşünceden sözle anlatıma çevirebilen, anlatımını benzetmelerle süsleyebilen, niteleme sözcükleriyle zenginleştirebilen, güçlendirebilen, tanımlamalar yapabilen çocuklar, bu süreci etkin, dolu dolu yaşamış çocuklardır.
    Ailede konuşulan konular çocukta merak uyandırır. Merak etmek, bilinmezi bilmek istemek, öğrenmenin de konuşma dürtüsünün de temel duygusudur. Merak eden çocuk soru sorar. Sorusu kendince ciddidir ve ciddi bir yanıt bekler. Yanıttaki ses tonuna dikkat eder. Yanıtlayanın sesinde, sorusunun ciddiye alınıp alınmadığını sezer. Ailenin bu alandaki tepkileri ve davranışı olumsuz ise ve çocuk sorusunun ciddiye alınmadığı kanısına varırsa, soru sorma hevesi ve yoğunluğu azalır.
    Konuşan ailede konuşma “bahaneleri” veya “malzemesi” bitmez, kaynağı çok zengindir. Bu duyarlılıkla gün içinde onlarca konuşma alanı bulunur: Okul, alışveriş, mutfak, yemek, oyun, iş hayatı, spor, komşuluk, geziler, doğa, anılar ... Konu çeşitliliği çocuğun sözcük dağarcığını geliştirir ve bu alanlara ait bilgisini artırır. Çocuk, sözcükleri doğru yer ve zamanda kullanmayı öğrenir. Bilgisi artan çocuğun özgüveni artar. Özgüvenden kaynaklanan bildiğini söyleme dürtüsü, konuşmaya katılmak için sağlam bir basamaktır. Dil becerileri, bilgi ve özgüven sosyal yaşamın yapıtaşlarıdır ve çocuğun gelecekte sosyal konumunu belirleyen en etkin temel donanımlardır.
    Konuşan ailede, dile bağlı kazanımlarla zenginleşerek büyüyen bir çocukla, konuşmayan ailede, zamanın edilgenliği içinde kazanımsız büyüyen bir çocuk arasında, başarıya yönelik beklentiler farklıdır. Okul süreci başladığında, konuşmayan aile boşuna geçirilmiş, kaybedilmiş bir zamanın telafisi için çırpınıp dururken, konuşan aile, çocuğuna ve topluma karşı görevini yapmış olmanın huzuru içinde başarının meyvelerini toplamaya başlar.