Die Gaste, SAYI: 18 / Ağustos-Ekim 2011

Eğitimle
Yeşeren Topraklar mı?!




Filiz POLAT
[Aşağı Saksonya Eyalet Meclis Üyesi/B90-Grüne ]



    Eski Almanya Şansölyesi Helmut Kohl’un “Blühende Landschaften”, yani “yeşeren topraklar” sözü, birleşik Almanya için olan vizyonunu tarif ediyordu. Almanya’nın insanları yaklaşık yirmi yıl boyunca iki tamamen farklı siyasi ve ekonomik sisteme sahip ülkeyi birleştirmek için çaba harcadılar. Federal düzene sahip Almanya’da, eyaletlerdeki eğitim sistemlerindeki farklılıklar halen korunuyor. Bunun sonucunda 16 eyalete sahip Almanya’da kavraması pek de kolay olmayan 16 farklı okul sistemi bulunmaktadır. Avrupa da zaman zaman hafif bir tebessümle PISA araştırmasında sonuncu olan Almanya’ya bakıyor. Kohl’un bahsettiği anlamdaki ‘eğitimle yeşeren topraklar’dan oldukça uzak olduğumuzu anlamak pek de zor sayılmaz. Burada sadece çeşitlilik yeşeriyor – ve bu ne yazık ki bu durumda pek de avantaj gibi gözükmüyor.
    PISA araştırmasına ilaveten yapılan ulusal PISA-E’de, eyaletler birer birer karşılaştırıldı. Eyaletler arasındaki sistem farklılıkları ne kadar büyükse, öğrencilerin eğitim başarısındaki sonuçlar da o kadar farklı. Tekrar hatırlatmak gerekirse; araştırmada, 15 yaşında olup 9’uncu sınıf öğrencisi olan 1246 farklı okuldan toplam 50 bin öğrenci bu araştırmaya katıldı. Bir taraftan tüm okullar ortak araştırıldı (yeteri kadar anket formu geri gönderemeyen Berlin ve Hamburg eyaletleri hariç), diğer yandan da 15 yaşındaki Gymnasium (lise) öğrencileri ayrı olarak değerlendirildi. Araştırmada okuma ve metin anlama yetileri, matematik ve fen bilimi temel eğitimi, iletişim ve ortak çalışma yetenekleri değerlendirildi. Bayern eyaleti burada birinci olurken Bremen son sırada yer alıyordu ve siyasi çamur atma kampanyası da böylece başladı. Klasik okul sistemi tartışmalarının yanı sıra birçok tartışmada göçmen çocukları da suçlu ilan ediliyordu. BILD gazetesinin internet sayfasına konuşan Dil Bilimcileri Derneği Başkanı Heinz-Peter Meidinger bu konuda şöyle diyordu: “Almanya’nın PISA’da bu kadar kötü sonuçlar almasında, okullarımızda kalabalık sayıda okuyan göçmen çocukları da büyük rol oynuyor.” Hatta bazı sözde uzmanlar sadece Türk çocuklarını sorumlu tutmak istediler. Heitmeyer araştırmasında ırkçılığın toplumun tam ortasında bulunduğu tescillenen bir ülke olan Almanya’da, sorunun etnikleştirilmesi kadar kötü birşey olamaz heralde. Ne mutlu ki şu anda birçok sağduyulu uzman bu konuda söz alabiliyor ve araştırma sonuçlarının iyi ve dikkatli analiz edilmesi gerektiğini savunuyorlar. Bu uzmanlar, uluslararası karşılaştırmada zayıf öğrencileri ayrıca destekleyen entegratif okul sistemlerine ve öğretmenleri destekleyen sosyolog ve psikologlara sahip ülkelerin, başarıya ve elemeye göre çalışan okul sistemine sahip ülkelere nazaran daha başarılı olduğuna dikkat çekiyorlar. Ancak yine de bir soru cevapsız kalıyor; Eğitim kargaşası 16 eyaletimizdeki reformlar için imkan bırakıyor mu? Veya federal bir Almanya’da hiçbir zaman eğitimle yeşeren topraklar olabilir mi?