İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 19 / Kasım-Aralık 2011

Sempozyum ‘11
Açılış Konuşmaları
(Özet)

Sempozyum 2011


T.C. Essen Başkonsolosu Şule Özkaya - Sempozyum 2011

    T.C. Essen Başkonsolosu Şule Özkaya, açılış konuşmasına, göçmen toplulukların eğitim ve anadil öğrenimlerinin toplumsal ve kültürel boyutlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini ve sempozyumun uluslararası bir niteliğe sahip olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı ve “Dil konusu, toplumsal ilişkilerden anavatanla ilişkilere kadar önemli bir sorun alanı olarak öne çıkmaktadır. Sorun sadece yaşanılan ülkenin dilini öğrenmekle de sınırlı değildir. Yeni kuşaklara anadillerini öğrenme ve kullanma konusunda fırsat eşitliği tanınmalıdır. Esasen bir dili öğrenmek bir başka dili öğrenmeyi kolaylaştırmaktadır. İkidilli yetişmek küreselleşen dünyada büyük bir zenginliktir. Çünkü ikidillilik, kişilerin dünyaya bakış açısını ufkunu genişletmekte, donanımlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktadır.” dedi.
    1961 yılında Türkiye ve Almanya arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’yla başlayan göçün özelliklerine değinen Şule Özkaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün Almanya’daki Türkler toplumsal yaşamda etken biçimde yer almaktadırlar. Ekonomi, siyaset, bilim, spor ve kültürel alanların yanı sıra devlet dairelerinde ve hatta yönetim kademelerinde Türk kökenli göçmenlerin sayısı hızla artmakta, başarıları öne çıkmaktadır... Bugün gündemdeki konu uyum sürecidir. Uyum politikalarının akılcı bir zeminde tartışılması beraber yaşam ilkesi uyarınca, başta eğitim ve istihdam olmak üzere tüm alanlarda fırsat eşitliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu çerçevede geçtiğimiz elli yıl içinde uygulanan eğitim ve uyum politikalarına özeleştiriyle yaklaşmalı ancak geleceğe dönük olarak iyimser ve yapıcı anlayışımızı da korumalıyız”.

Prof. Dr. Katja Cantone Altıntaş - Sempozyum 2011
    Duisburg Essen Üniversitesi Rektör Yardımcılığı adına açılış konuşması yapan Prof. Dr. Katja Cantone Altıntaş, üniversitenin çok yönlülüğe büyük değer verdiğini, bu amaçla Almanya’da bir ilk olan Farklılık Yönetimi adında bir rektör yardımcılığı oluşturulduğunu belirtti.
    Duisburg Essen Üniversitesi’nin bu toplantıları desteklediğini söyleyen Prof. Cantone Altıntaş, “bugün bir kez daha böyle bir sempozyumun organize edilmiş olmasından mutluluk duyduk, çünkü eğitimde eşitlik konusu, çokdillilik konusu önemli hususlardır” diyerek, Farklılık Yönetimi Komusyonu üyesi olarak da çalışmalarını bu alanlarda sürdürdüğünü belirtti. Yürütülen birçok programın öğrencilere yüksek öğrenimin yollarını açmayı, üniversitede okumalarını sağlamak üzere onları desteklemeyi amaçladığını ve örneğin burslar verildiğini ifade etti. Entegrasyon ve eğitimde eşitlik kavramlarının da çok yoğun olarak birlikte tartışıldığını söyleyen Cantone Altıntaş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ute Klammer adına tüm katılımcılara ilgi uyandıran ve çocukların dil ile başlayan eğitime katılımı açısından aydınlatıcı bilgiler sunmasını dilediğini belirterek sözlerini tamamladı.
  Sarah Vespermann - Sempozyum 2011     Sempozyumda Hans Böckler Vakfı adına söz alan Sarah Vespermann, dil ediniminin vakıf bünyasinde yürütülen “Yeteneklerin Desteklenmesinde Fırsat Eşitliği” Projesi kapsamında önemli olduğunu dile getirdi. Belçika’da Alman azınlığın yaşadığı Bölge açısından da bu konunun önemli olduğunu ve kendisinin bu bağlamda kişisel bir deneyimi bulunduğunu ifade eden Vespermann, Hans Böckler Vakfı’nın, Alman Sendikalar Birliği’inin karar alma, araştırma ve yüksek öğrenimi destekleme kuruluşu olduğuna değindi. 2.500 öğrenci ile Almanya’da ikinci büyük burs programını yürüten vakıf, toplumsal ve sendikal alanda faaliyet gösteren öğrencilere gerek yüksek öğrenimlerinde finansal, gerekse de seminer düzeyinde düşünsel katkı sunuyor.
    Sarah Vespermann, üniversitelerin artan oranda uluslararası açılımı ile Almaya’da göç geçmişi olan öğrencilerin sayısındaki artıştan ve bu çeşitliliğin destek programlarına da yansımasından vakıf olarak memuniyet duyduklarını ifade etti. 2007’de başlatılan “Böckler Eğitim Girişimi” Projesi ile yüksek öğrenim görmek için sosyal konumları elverişli olmayan ya da öğrenimi başaramayacakları düşüncesiyle bu adımı atamayan göçmen öğrencileri de hedeflediklerini belirtti. Vespermann, proje çalışmaları açısından önemli bir yer teşkil eden dil edinimi bağlamında, toplantının sorunu ortaya koyması ve farklı deneyimlerin açımlanarak, çözüm üretiminde katkı sunmasını arzu ettiklerini dile getirdi.

Udo Michallik - Sempozyum 2011
   Eyalet Eğitim Bakanları Daimi Kurulu Genel Sekreteri Udo Michallik, konuşmasında göçmen çocuklarının genel eğitim durumlarına yönelik son yıllarda olumlu gelişmeler yaşandığını belirtti. Aralarında birçok göç kökenli öğrencinin de bulunduğu risk grubunun Pisa araştırmaları süresince küçüldüğüne değinen Udo Michallik, okulu herhangi bir mezuniyet edinemeden terk eden ya da düşük mezuniyete sahip öğrencilerin sayısında da bir azalma yaşandığını ve lisede okuyan göç kökenli öğrenci oranında düzenli bir artış olduğunu dile getirdi.
   Göç kökenli çocuk ve gençlerin Almanca öğrenimi konusunun entegrasyon tartışmalarının en ön sıralarında yer aldığını vurgulayan Udo Michallik, “Burada ikili bir görevimiz var. Bir taraftan çocukların okula başlamadan önce Almancaya yeterince hakim olmalarını sağlamalıyız. İyi bir Almanca okulda başarılı olunması açısından çok gereklidir. Diğer taraftan Almanyada anadiline de önem verilmesi gerekmektedir.” dedi.
   Derslere ve eğitime eşit bir katılımı sağlamak için Almancada eksikleri bulunan çocuklara yardımcı olunmasının her öğretmenin ve dersin görevi olduğu konusunda KMK’nın uzlaşmaya vardığını dile getiren Udo Michallik, köken dili ve aile dilinin okul kapsamında uygun bir şekilde dikkate alınmasının önemli olduğunu ve göçmen çocuklarının duygularını, düşüncelerini ilk olarak bu dilde ifade ettikleri için kimliklerinin bir parçasını teşkil ettiğini söyledi. “Anadilini kabul etmek ve desteklemek, insanların kimliğine ve kişiliğine saygı duymaktır, bu nedenle de anadilinin kullanımı ve öğrenimi entegrasyonda başarısızlığın bir belirtisi olarak görülemez” şeklinde konuştu.

  Dr. Tatiana Matthiesen - Sempozyum 2011     ZEIT Vakfı adına sempozyumda söz alan Dr. Tatiana Matthiesen, kurum olarak göçmen topluluklarının deneyimleriyle yakından ilgilendiklerini ve bu nedenle toplantıya katılmaktan menuniyet duyduğunu söyledi. Vakfın göç alanında farklı programlar başlattığını, bunlar arasında daha fazla göç kökenli öğretmenin eğitim sistemine kazandırılmasının da bulunduğunu belirtti. ZEIT Vakfı’nın, farklı vakıfların da katılımıyla kurulan ve göç alanında faaliyet gösteren bir oluşumda yer aldığını sözlerine ekleyen Matthiesen, kendilerinin de bir öğrenim sürecinde olduklarını ve gelecekteki çalışmaları için uzmanların ortaya koyduğu ve sempozyumda sunulacak yeni bilgilere gereksinim duyduklarını dile detirdi.
   ZEIT gazetesinde yayınlanan bir yazıdan alıntı yapan Dr. Matthiesen, Würzburglu araştırmacıların, yaptıkları incelemelerde, bebeklerin anadillerinin melodisine uygun sesler çıkardıklarını saptadıklarını belirtti. Kendisinin de anadilinin İspanyolca olduğuna dikkat çeken Matthiesen, “Almanca benim birinci dilim, ve onu ‘evimdeyim’ dili olarak tanımlıyorum, İspanyolca ise duygularımı ifade ettiğim dildir” diyerek, göçmenlerin eğitim anlayışlarını ilgiyle dinleyeceğini sözlerine ekledi.

Güldane Tokyürek - Sempozyum 2011

    Rosa Luxemburg Vakfı’nı temsilen sempozyuma katılan Güldane Tokyürek, göçmen ailelerin, çocuklarının okulda başarılı olmalarını istediklerini ve bunun ilerideki çalışmalar için önemli bir temel oluşturduğunu belirtti. Onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen hala Almanca öğreniminde ciddi sorunlar yaşandığına işaret eden Tokyürek, aynı zamanda anadilinin de gerilemesinin bir sorun teşkil ettiğini vurguladı.
   Tokyürek, birçok öğretmen ve pedagogun ailelere evde Almanca konuşmalarını salık verdiklerine, ailelerin ise dile hakim olmamaları nedeniyle çocukların ancak çarpık bir Almanca edinebildiklerine değindi. Almanya’da yaşayan her beş kişiden birinin göç kökenli olmasına rağmen, bu çeşitliliğin topluma yansımadığını ve entegrayon tartışmalarında ağırlıklı olarak olumsuz haberler yapıldığını söyledi.
   Almanya’da gençler ve aileleri için eğitim ve mesleki bilgilendirme konularında yoğun bir girişim başatılması gerektiğini belirten Toyürek, Rosa Luxemburg Vakfı olarak tüm çocuklara en uygun öğrenim olanakları sunan bir birleşik okul uygulamasını savunduklarını, öğretmenlerin de ikinci dilin öğretim bilgisine hakim olmaları gerektiğini ve eğitim reformunun, sistemde köklü bir yapısal değişikliğe gitmesi gerektiğini açıkladı.