|
|
Die Gaste, SAYI: 30 / Ocak-Şubat 2014
|
Türkiyeli Göçmenlerin Globalizmi
Yayılmışız dünyanın dört bir yanına
Kimisi ta Sidney'de kimisi Paris
Bedenimiz orda burda dolanır amma
Çok hem de çok uzak yerde kalbimiz
Türkiyeli Göçmenlerin Global Dağılımı* |
F. Almanya |
2.407.384 |
Hollanda |
632.686 |
Fransa |
530.934 |
A.B.D. |
250.000 |
Avusturya |
199.275 |
Belçika |
169.793 |
İsviçre |
117.012 |
İngiltere |
116.528 |
Suudi Arabistan |
115.000 |
Avustralya |
109.446 |
İsveç |
101.254 |
Danimarka |
85.258 |
Rusya Federasyonu |
59.177 |
Yunanistan |
48.880 |
Toplam |
4.942.627 |
Kaynak: T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Veriler 2010 yılına aittir.
* Ülke vatandaşlığına geçtikten sonra doğan çocuklar ve ilticacı statüsünde olanlar bu sayılara dahil değildir. |
2010 yılına ait resmi istatistiklere göre, 50.000’in üzerinde Türkiyeli göçmenlerin yaşadığı 14 ülkede toplam 5 milyon insanımız bulunmaktadır. Federal Almanya’dan Avustralya’ya, Hollanda’dan ABD’ye, Fransa’ya, Belçika’ya, İngiltere’ye kadar bu 14 ülkedeki 5 milyon insanımız global dünyanın dört bir yanına dağılmış durumdalar. Kimilerinin “Türk diasporası” olarak tanımladığı, kimilerinin “göçmen ve göç kökenli Türkler” olarak adlandırdığı 5 milyon Türkiyeli insan globalleşirken, aynı zamanda “göçmen” olmanın tüm sorunlarını da global ölçekte yaşamakta ve yeniden üretmektedir.
Bulundukları ülkelerde, tüm göçmenler gibi dışlanan, ayrımcılığa uğrayan, en düşük ücretle, en olumsuz koşullarda çalışmak durumunda kalan “göçmen ve göç kökenli Türkler”, aradan geçen on yıllar içinde ekonomik koşullarının yanında toplumsal, siyasal, kültürel pek çok alanda sıkıntılar ve zorluklarla karşı karşıyadırlar. Federal Almanya örneğinde olduğu gibi, dört kuşaktır bu sıkıntılara ve zorluklara katlanmaktadırlar.
Bunların içinde gelecekteki tüm toplumsal ve ailesel yaşamlarını belirleyen en temel sorun, hiç şüphesiz doğan yeni kuşakların ne olacağı sorunudur. Yeni kuşakların eğitimi ve öğrenimi belirleyici niteliğe sahip olmasına karşın, yaşanılan koşullar ve görece iyi ekonomik durum karşısında pek de fazla önemsenmemektedir.
Yakından bakıldığında yeni kuşakların eğitim ve öğretimi, Türkiyeli göçmen işçilerin gelecekteki varoluş koşullarını belirleyen en temel etmen olduğu tartışmasız bir gerçektir. Ve yaşanılan ülkelerin somutuna bakıldığında, tüm ülkelerde eğitim ve öğretime ilişkin sorunlar bir ve ortak özelliklere sahiptir. Tekil ailelerin karşı karşıya kaldıkları “çocuk ve gençlik sorunları”, nasıl toplumsal bir sorun oluşturuyorsa, tekil ülkelerde Türkiyeli göçmen işçilerin karşı karşıya oldukları sorunlar da “global” bir sorun oluşturmaktadır.
Bu sayımızda yer alan, İngiltere’den Avustralya’ya kadar değişik ülkelerdeki Türkiyeli göçmen çocukların ve gençlerin eğitsel sorunlarına ilişkin makalelerin ortak noktası, yetersiz dil öğrenimi ve düşük eğitim düzeyi olarak belirginleşmiş olması da, sorunun “global” bir sorun olduğunu açık biçimde göstermektedir. Bunun tek istisnası, daha iyi ve yüksek eğitim görmek amacıyla gidilen ABD’dir.
İkinci ortak nokta ise, yaşanılan ülkelerin siyasal yöneticileri ve karar vericilerinin bu durumdan dolayı aileleri sorumlu tutmalarıdır. Aileler, eğitime yeterince ilgi göstermemekle, ülkenin egemen toplumsal yaşamıyla bağlantı kurmamakla ve nihayetinde kendilerini eğitim seviyelerinin düşüklüğüyle suçlanmaktadırlar.
Üçüncü ortak nokta, yıllarca, hatta on yıllarca yaşanılan ülkenin dilini yeterince öğrenmemiş ve öğrenememiş olmalarıdır.
İlk iki ortak nokta, Türkiyeli göçmenlerin toplumsal ve eğitsel sorunları olarak öne çıkarken, üçüncüsü, doğrudan dil öğrenimine ilişkindir. Bu bağlamda yaşanılan ülkenin dilinin yeterince öğrenilmesi sorunu “global” bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da, Die Gaste olarak üzerinde yoğunlaştığımız temel bir konudur. Görülmektedir ki, anadili temelinde yaşanılan ülkenin dilinin öğrenilmesine ilişkin Die Gaste’nin çözüm önerisi, “global” ölçekte geçerli ve gerekli olan bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır.
Böylesine “globalleşmiş” sorunlar karşısında, bu sorunların ortaya konulduğu, deneyimlerin paylaşıldığı, değişik ve farklı çözüm yollarının tartışılabildiği bir platforma ihtiyaç olduğu da açıkça görülmektedir.
Sorunlar, on yılların sorunlarıdır, ama çözülemez sorunlar değildir. Yeter ki, sorunları doğru belirleyelim ve çözmek yönünde irademizi ortaya koyalım. Bu sayımızda yayınlanın makaleler bu yönde atılmış mütevazi bir adımdır. Bu adımları geliştirmek, ilerletmek ve yaygınlaştırmak hepimizin ortak görevi olmalıdır.
|
|
|
|