İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 30 / Ocak-Şubat 2014

İngiltere’de
Azınlık Gruplar ve Eğitim:
‘Türkçe Konuşan Göçmenler’


Tözün İSA
(Londra Metropolitan Üniversitesi)




İngiliz eğitim sistemi İngilizce dilinin yanında hiçbir dilin barınmasını birtürlü içine sindiremeyen bir politika izlemiştir. Bu bugün için de geçerlidir. Okullarda çift dilli eğitim anlayışı bir yana, ana dilde eğitim bile katastorofik düzeyde kesintiye uğramış durumdadır.


    Makalemin ilk bölümünde İngiltere’de Türkçe konuşan grupların eğitsel konumuna göz atmadan önce ‘göçmen’ ve ‘Türkçe konuşanlar’ konseptlerini irdelemekte yarar görüyorum. Bunun başlıca nedeni ise her iki konseptin de buradaki toplumların konumunu tam anlamı ile yansıtmamasındandır. İngiltere’de birbiri ile ‘mikro ekonomik’ düzeyde oldukça yakın ilişkisi olan ancak Ingiltereye göç itibari ile tarihsel, sosyal ve kültürel anlamda farkılıklar gösteren toplumlardan bahsediyoruz. İlk gelenler II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlayan ve 1950’lerden sonra adada başgösteren çatışmalardan etkilenip göç eden Kıbrıslı Türklerdir. Türkiye’den gelenler ise 1960’larda Almanya’ya başlayan misafir işçi akımının bir uzantısı olarak devam eden ve 1970’lerden sonra sayıca artan bir grup. Bunlara ilaveten Türkiye’deki1980 askeri darbesinden nasibini almış Türk ve Kürt aydınlar ve kırsal alanlardan gelen Kürt mülteciler var. Ayrıca belli inanç gruplarının –örneğin Alevi ve Sunni– oluşturdakları aktif toplumları da eklersek oldukça kompleks ve dinamik bir tablo meydana çıkar. Bu durum eğitsel konum tartışmasının iki ayrı perspektiften ele alınmasını zorunlu kılar. Birincisi, İngiliz eğitim sisteminin azınlık gruplarına bakışı; ikincisi ise, söz konusu toplumların eğitim sisteminden beklentileri olarak gösterilebilir. Sorun artık göçmen sorunu olmaktan çıkmıştır, çünkü söz konusu toplumlar ikinci veya üçüncü kuşak ‘buralıdırlar’. Kendileri hem ‘buralı’ hem de ‘oralı’ olarak görmektedirler. Türkçe veya Kürtçe aile ve toplumla iletişim ve kimliğin bir parçası olarak beninsenmiş ancak İngilizce dil olarak buralı olmanın temel simgesi haline gelmiştir. ‘Entegre edilebilir’ düzeye erişebildiği sürece İngiliz sistemi tarafından da ‘buralı etnik grup mensubu’ olarak görülmektedirler.
    İngiliz eğitim politikasının Türk, Kürt ve Kıbrıslı Türk (TKKT)’lerin de bulunduğu azınlık gruplarına bakış açısını irdelemeden önce bu politikanın tarihçesine kısaca göz atmakta yarar görüyorum.
   
    İlk gelenler

    İngiltere –Liberal olarak tanımlanabilecek esnek politik yapısının da etkisiyle– tarihin her döneminde çeşitli nedenlerle ülkelerinden göç etmek zorunda kalan mültecilere kucak açmış bir ülke konumunda olmuştur. 19. yüzyıl İngiltere’sinde İtalyanlar, Museviler, Zenciler ve Huguenotlar (Fransız protestanlar) vardı (King, 1979). Sayı itibarı ile önemli olarak nitelendirilebilecek göç II. Dünya Savaşı’nın bitmesi ile İngiltere’deki işçi ihtiyacını gidermek için özellikle İngiltere’nin sömürge ülkelerinden –örneğin Hindistan, Malta, Kıbrıs, Jamaika, Barbados– getirilen işçiler ve daha sonra onlara katılan aileleri teşkil etmekteydi.
    1950’lerin ortalarına doğru özellikle Londra, Manchester, Birmigham gibi büyük yerleşim merkezleri okullarından önemli sayıda azınlık gruplarına mensup çocukların katılması İngiliz sisteminin tarihinde ilk kez azınlıklara yönelik bir ‘eğitim politikası’ uygulamasını zorunlu kılar (Issa, 2013). Amaç söz konusu öğrencilerin en kısa zamanda İngilizce öğrenip ‘ana’ sınıflara geçişlerini sağlamak ve bunun için de okulda ana dilin kullanılmasını yasaklayarak başarmayı hedefleyen bir sistemdi. Bu aktif asimile programı 1970’lerin ortalarına doğru Avrupa Birliği’nin azınlık gruplarının ana dilde eğitim almasını öngören yasa tasarısı ile (EC, 1977) daha ılımlı bir havanın estiği söylenebilir. Diğer azınlık gruplara mensup çocuklarda olduğu gibi ‘Türkçe konuşan’ çocuklar da kendi okullarında İngilizce dersler yanında haftanın belli saatlerinde Türkçe derslerine de katılmaya başladılar. Bu süreç 1979 Margaret Thatcher başkanlığındaki Muhafazakar partinin iktidara gelmesi ile başlayan eğitimde merkezleşme harekatı ile büyük ölçüde yavaşlar ve günümüze kadar gelen 35 yıllık süreçte İngiliz okul sistemi içinde tamamen eriyip kaybolur. Yukarıda kısaca özetlediğim gibi İngiliz eğitim politikasının TKKT toplulukları üzerindeki etkilerini bu toplulukların İngiliz eğitim sistemi içindeki konumlarından bahsederek daha da derinleştirmek gerekiyor. Makalemin geri kalan bölümünde TKKT topluluklarının İngiliz eğitim sistemi içindeki konumlarından bahsedecegim.
   
    TKKT toplulukları ve eğitim

    TKKT topluluklarının İngiltereye göçünün kısa bir tarihçesine göz atacak olursak ekonomik alanda ‘başarı’ sözcüğünü kullanmak mümkün. Günümüz İngiltere’sinde bu alanda kendini ciddi olarak kanıtlamış başarılı TKKT kökenli iş adamları ve girişimciler var. Türk ve Kürt firmalarının gıda sektöründeki başarıları buna güzel bir örnek teşkil etmektedir. Ancak bu başarı grafiğinin eğitim alanında da aynı olduğunu söylemek mümkün değil. Yerel eğitim bakanlıkları istatistik verileri bunun en belirgin kanıtı. Milli Müfredat’ın (The National Curriculum) 1988’de resmen uygulanmasına başlanmasından sonra gelen Standard Edin-me Test Sureci (Standard Attainment Tests- SATs) resmi olarak yayınlanan sınav sonuçları üç temel ders olarak kabul edilen İngilizce, Matematik ve Fen Bilgileri derslerinde TKKT öğrenciler ayni yaş grubunu temsil eden İngiliz öğrencilerle kıyaslandığında seviye olarak daha alt sıralarda yer almaktadırlar. Son yıllarda alınan sonuçlarla aradaki mesafenin biraz daha daraldığını gösterse de sonuç itibari ile belirgin farklılıklar göstermektedir.
    TKKT kökenli öğrencilerin yoğun olduğu Londra’nın Haringey bölgesindeki Ortaokul Bitirme Sertifikasi (GCSE) sonuçları buna örnek gösterilebilir. Standard kabul edilen 5 dersten A-C arası sonuç alan öğrencilerin dereceleri yüzdelik olarak belirlenmiştir.

İngiltere

    Yukardaki tablodan da görüleceği gibi 2011 yılında bölge genelinde İngiliz öğrenciler için bu ortalama %74 iken, Türk öğrenciler için %42, Kürt öğrenciler için ise %27 olarak kaydedilmiştir. (Haringey bölgesi Kıbrıslı Türk öğrencileri ‘Türk’ kategorisi altında yayınlamıştır). Bu durum bölge okulları ortalamasının da dikkate alınması durumunda aynı ciddiyetini koruduğunu gosteriyor.
    Başarısızlığın tablosu oldukça kompleks. Bu makale için ayrılan bölümde bunu derinlemesine incelemek mümkün değil. Sadece birbiri ile yakından ilgili çeşitli faktörlerden bahsedip bunları kısaca ele almak istiyorum.
   
    İngiliz eğitim sistemi ve azınlıklara bakış

    Makalemin giriş bölümünde de belirttiğim gibi İngiliz eğitim sistemi İngilizce dilinin yanında hiçbir dilin barınmasını birtürlü içine sindiremeyen bir politika izlemiştir. Bu bugün için de geçerlidir. Okullarda çift dilli eğitim anlayışı bir yana, ana dilde eğitim bile katastorofik düzeyde kesintiye uğramış durumdadır. Bu kesintiler Cameron iktidarının ‘diğer ülkelerle rekabet’ anlayışının bir parçası olarak Matematik, Fen ve İngilizcenin eğitimdeki tartışılmaz konumunu daha da güçlendirmiştir. Bu anlayışa paralel olarak sınıflarda öğrenim de ‘Milli müfredat uygulaması’ çerçevesinde öğrencilerin kendi kültürel tecrübelerini ön plana çıkaracak pedagojik yaklaşımların yerine çoğu kez geleneksel metodların soyut kavramlarla uygulandığı ve bunların yine aynı stratejilerle hayata geçirildiği bir okul sistemi mevcut. Bir yandan öğrenci kadrosunu sınav yöntemi ile seçip ücret alan özel okullar –tarihçeleri 20. yüzyılın başlarına kadar uzanan ve özellikle orta ve zengin sınıf öğrencilerden oluşan–, diğer yandan da ‘herkese açık’ devlet okulları. Bu ayrıcalıklı yaklaşım akademik olarak üst düzey öğrencilerin özel okullar tarafindan eğitilip Oxbridge okullarına girmesine öncelik sağlamaktadır. TKKT kökenli öğrencilerin büyük bir çoğunluğu devlet okullarına gitmekte ve akademik olarak daha az avantajlı duruma düşmektedirler. Bu tablo hükümetin ekonomik anlamda ‘daha rekabetçi’ bir eğitim politikasının bir uzantısı olarak görülmelidir. TKKT kökenli öğrencilerin böyle bir sistemde ne derecede başarılı olabilecekleri tartışma konusudur.
    TKKT kökenli öğrencilerin İngiliz eğitim sistemi içerisindeki başarısızlığı büyük ölçüde sistemden kaynaklanan yetersizlikler ve beklentilerin cevap bulamadığı görüşlerini birleştirmekle beraber, bu toplumların da aynı eğitim sistemi içinde daha başarılı olan azınlık gruplardan da çıkaracağı bazı derslerin olabilmesi konusunu gündeme getiriyor. Buna ilaveten TKKT toplumlarının eğitim sorunlarını ele alan seminer ve konferanslarda dile getirilen konuların başında ana dile verilen önemin sadece konuşma dili olarak değil, aynı zamanda okuma dili olarak da gelişmesi ve pratikte uygulanması geliyor. Bu çerçevede Türkçe ve Kürtçenin ana dil olarak okutulduğu hafta sonu okullarının bu dersleri İngiliz müfredatındaki derslere paralel olarak geliştirmesi konusu Türk, Kürt ve Kıbrıslı Türk eğitimcilerin gündeminde en üst sıralarda yer almakta ve bu yönde çalışmalar yapılmaktadır. Bunun başarıya ulaşması sadece TKKT toplumlarının kısıtlı bütçeleri ile yaptıkları (gönüllü) girişimleri değil, İngiliz hükümetinin de aktif desteğini gerektirir.
   
     
     
    Referanslar
    European Community Commission (ECC) Directive (1977), Directive 77/486/EEC, Education of the Children of Migrant Workers’, European Economic Commission.
    Haringey Council (2011), The Children and Young People’s Service: Analyses of results at the end of the Foundation Stage, Key Stages 1, 2, 4 and Post 16 for 2011 and Data for Attendance and Exclusions.
    http://www.minutes.haringey.gov.uk/Published/C00000128/M00005285/AI00029572/HaringeyTestandExamresultsreportApril2012.pdf
    Issa, T and Hatt. A. (2013), Language, culture and Identity in Early Years, London: Bloomsbury Publishing .
    King, R. L. (1979), ‘Italians in Britain: An Idiosyncratic Immigration’, Association of Teachers of Italian Journal, 29, 6-16.