Avrupa’da olduğu gibi, Avustralya ile Türkiye arasında da bir işçi anlaşması imzalandı. 1967’de imzalanan bu anlaşma ile birlikte Türkiyeliler giderek artan bir sayıda Avustralya’ya göç etmeye başladılar. Göçün ilk senelerinde, Türkiyeliler, Avustralya’da sadece kısa bir süreliğine (ortalama iki sene) kalacaklarını düşünüyorlardı. Ancak Avrupa’dan farklı olarak, Avustralya hükümeti, göçmenlerin daha uzun süre kalabilmeleri için birçok olanak sağladı.
Türkiyelilerin göçü, 1970’lerin ortalarına doğru hızla devam etti. Bu dönem, aynı zamanda Avustralya’da çok kültürlülük (multiculturalism) politikalarının başladığı dönemdi. Avustralya’da çok kültürlülük, göçmenlerin etnik, dilsel ve dinsel farklarının bir sorun olmadığını kabul ederek, onların günlük hayatta yaşadıkları ihtiyaçları çözmeye yönelik bir bakış açısıydı. Bu süreç, sadece göçmenlerin topluma uyum sağlamasını değil, aynı zamanda Avustralya toplumunun bir bütün olarak dönüşmesini de öngörüyordu.
Bu kapsamda, Türkiyelilerin ilk geldikleri yıllarda, devlet, eğitim alanında göçmenlere birçok imkan tanıdı: İngilizce dersleri, gelen tüm göçmen çocuklarına ‘Çocuk Göçmen Eğitim Programı’ kapsamında ücretsiz olarak veriliyor- du ve bunun yanında göçmenlerin kendi kültürlerini yaşamalarına teşvik veriliyordu. Bu şekilde, Türkiyeliler, çocuklarını ‘Cumartesi okulları’nda Türkçe derslerine götürebildiler. Bu dersleri veren kuruluşlar (genellikle kültürel ve dini alanlarda kurulmuş Türk dernekleri), devletten yardım alarak bu hizmetlerini verebildiler.
İlk geldiklerinde iki sene kalacaklarını düşünen Türkiyeli göçmenler de, 1980’lere doğru Avustralya’da daha uzun süre kalmaya karar vermişlerdi. Bu dönem aynı zamanda çoğunluğu fabrika işlerinde çalışan Türkiyelilerin Avustralya’da yükselmek istedikleri zamana işaret eder. Türkiyeliler giderek, tipik bir Avustralya rüyası olan, ‘ev ve araba sahibi olma’ uğraşına girdiler. Aynı zamanda çocuklarının da kendilerinden daha iyi koşullarda çalışabilmeleri için, eğitimlerine önem verdiler. Ancak yine de çocuklarının üniversiteye gitme oranı, diğer göçmen toplumlara göre oldukça düşüktü. Young et al.’in yaptıkları bir araştırmaya göre (1980: 156), Türkiyeli göçmen çocuklarının ancak % 27’si Lise Sertifikası (HSC-High School Certificate) alabildi. 1990’larda ise, lise bitirme oranları artmış olsa da, okuldaki başarı düzeyleri hala oldukça düşüktü (Inglis et al. 1992).
Aslında bu oranlar Avustralya’da ‘etnik başarı’ olarak bilinen teoriye ters düşüyor. Etnik başarı teorisine göre, göçmen aileler genellikle ‘Avustralya hayali’ni yaşama umuduyla, ülkeye gelir gelmez, çocuklarının da yükselmesi için çok çalışıyorlar ve dolayısıyla çocuklarının eğitsel düzeyleri Avustralyalı ailelerinin çocuklarından daha yüksek oluyor. Bu teoriye Yunan, İtalyan ve Asyalı göçmen aile çocukları uyuyor; ancak Türkiyeli göçmen çocuklarının düşük eğitim seviyesi, literatürde ailelerin İngilizce dilindeki yetersizlikleri ve çocuklarının okullarıyla yeteri düzeyde ilgilenmemeleri gibi nedenlerle açıklanıyor.
Diğer taraftan, 1980’lerle başlayan küresel neoliberal politikalar, Avustralya’da göç politikalarını da etkiledi ve giderek ülkeye yerleşmek amaçlı gelen göçmenler yerine, kısa süreli gelen göçmenler tercih edilmeye başlandı. Çok kültürlülük politikaları da 1980’lerden itibaren hızla değer kaybetti. Devlet kendisini giderek sosyal hizmetlerinden geri çekmeye başladı ve eskiden etnik gruplara verilen birçok yardım miktarı azaltıldı. Türkiyeli göçmenlerin birçoğu, çocuklarını hala derneklerin vermeye devam ettiği Cumartesi okullarına gönderiyor, ancak bu dersler katılım düşüklüğü ve öğretmen eksikliği nedeniyle giderek azalıyor.
Bugün Avustralya’da, konsolosluğun verdiği rakamlara göre, 150,000 kadar Türkiyeli ve Türkiye kökenli göçmen yaşıyor. Bu göçmenlerin eğitsel durumu hakkında 1990’lardan itibaren özel olarak bir çalışma bulunmamakla birlikte, Avustralya’da genel olarak 1980’lerden sonra gelen göçmenlerin giderek daha vasıflı olduklarını söylemek mümkün. Bu durum, Avustralya’nın göç politikalarını, puan sistemi ile sadece belirli meslek gruplarından kişilere açmış olması ile ilgilidir. Bu yeni göçmen grubunu ya bir işyerinin sponsor olmasıyla gelen kişiler ya da maddi durumu yüksek olan uluslararası öğrenciler oluşturuyor.
Bu bağlamda, son dönemde gelen Türkiyeli göçmenler, üniversite mezunu ve meslek sahibi kişilerdir. Bunun yanı sıra, İngilizce öğrenmek yahut üniversite eğitimi almak için ülkeye gelen Türkiyeli öğrencilerin sayısı da giderek artmaktadır. Bu öğrenciler arasında öğrenimlerinin devamında Avustralya’da kalma oranı da oldukça yüksektir. Kısa süreli gelen göçmenlerin Avustralya vatandaşları gibi ücretsiz eğitim hakları yoktur. Üniversite eğitimi görmek için gelen öğrenciler, yılda 30,000 Avustralya dolarını bulan eğitim masrafları yapmak durumundadır.
Anlaşılacağı gibi, Avustralya’da giderek iki farklı Türkiyeli grup oluşmaktadır. Birinci grubu, 1967 işçi anlaşması kapsamında ülkeye giriş yapmış Türkiyeliler ve onların çocukları; ikinci grubu ise, puan sistemi kapsamında ülkeye giriş yapmış üniversite mezunu ve meslek sahibi Türkiyeliler ile onların çocuklarıdır. İkinci grup Türkiyelilerin eğitsel yüksek başarı oranları, ailelerinin maddi imkânlarına, İngilizce yeterliliklerine ve benzer başarı anlayışlarına sahip olmalarına bağlıdır. Kısacası, Avustralya’daki Türkiyeli ailelerin farklı sosyo-ekonomik durumları, çocuklarının başarılarını da doğru orantılı olarak etkilemektedir.
Referanslar
Inglis, C., Elley, J., Manderson, L. & Offıce Of Multıcultural Affairs (1992) Making Something of Myself: educational attainment and social and economic mobility of Turkish Australian young people (Canberra, Australian Govt. Pub. Service).
Young, C.M., Petty, M., Faulkner, A. & Dept. Of Education (1980) Education and Employment of Turkish and Lebanese Youth (Canberra, Australian Govt. Pub. Service).
|