İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 31 / Mart-Nisan 2014

The New York Times

Türkler
Sansasyonel Politik Diziye
Kilitlendiler

Tim Arango
The New York Times
25 Şubat 2014





    Türkler iyi pembe dizileri her zaman sevmiştir. Yıllar önce “Dallas”a düşkündüler ve belli yaştaki Türkler hala çok içki içen bir kadından, dizideki ayyaş karakter Sue Ellen’dan söz ediyorlar. Daha yakın tarihte ise, Osmanlı sultanının hareminde geçen entrika ve aşk konulu Türk dizisi “Muhteşem Süleyman”, Türkiye’de ve Ortadoğu’da bir tutku haline geldi.
    Ama şu anda izlenecek dizi, bir yolsuzluk skandalıyla başlayan ve sızdırılmış telefon konuşmalarından oluşan, sürekli bir dizi gibi oynanan Türkiye’nin kendi siyasal krizidir. En sansasyonel olanı, Pazartesi gecesi (24 Şubat) yayınlanan, açılan yolsuzluk soruşturması konusunda endişeli olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın evdeki on milyonlarca doları çıkarması için oğluyla yaptığı konuşmanın yer aldığı ses kayıtları oldu.
    Başbakanlık bürosu, uydurma olduğunu söyleyerek bu son bomba açıklamayı reddetti. Ama bu son ses kaydı, Aralık ortasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çalışma arkadaşlarının bürolarına ve evlerine yapılan şafak baskınıyla kamuoyunun öğrendiği yolsuzluk skandalından beri Türkiye’yi saran kriz duygusunu kaçınılmaz olarak artırmıştır.
    Bu siyasal kriz, daha şimdiden Türkiye’nin sorunlu ekonomisine zarar vermiştir. Muhalefet milletvekilleri, ya istifa et ya da “helikopterle” ülkeyi terk et diyerek hükümeti istifaya çağırırken Türk parası yeniden değer kaybetti.
    Pek çok Türk için ulusal takıntı haline gelmiş dizinin son bölümü beklendiği gibi Pazartesi gecesi yayınlandı. Ana akım medyası büyük ölçüde sessiz kalırken sosyal medya bunla çalkalandı. Orijinal ses kayıtları pek çok internet kullanıcısı için erişilemez hale geldi.
    Erdoğan da sessiz kalmadı. Başbakanlık bürosu hızla bir açıklama yayınladı: “İnternette yayınlanan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen telefon kayıtları, ahlaksızca bir montaj ürünüdür ve tümüyle yalandır”.
    Açıklamada yasal yollara başvurulacağı söylendi. “Türkiye Cumhuriyeti başbakanına karşı bu kirli komployu tezgahlayanlar yasalar içinde hesap verecektir” denildi. Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan, gece yarısı kendi istihbarat şefi ve içişleri bakanıyla toplantı yaptı.
    Türk kamuoyu, hükümetin krizi durdurmak için aldığı agresif adımlar nedeniyle bundan sonra ne olacağını merak ediyor. Ankara şimdiye kadar yüzlerce savcıyı ve binlerce polisi temizledi, internet sansürüne izin veren ve hükümetin yargı üzerindeki denetimini artıran yeni yasalar çıkarttı. Bu iki yasa yurtdışında geniş ölçüde kınandı.
    Yolsuzluk soruşturması on yıllık Erdoğan iktidarına karşı en büyük meydan okuma. Hükümet, bu soruşturmanın Pennsilvanya’da sürgünde yaşayan müslüman vaiz Fethullah Gülen’in takipçileri tarafından tertiplenmiş bir komplo olarak ilan ederken, Fethullah Gülen bu iddiaları kesin bir dille yalanladı.
    Yine de pek çok analist, Gülen yandaşlarının, Türk devletinin içinde eğer isterlerse çok büyük zararlar verebilecek konumlarda bulunduklarını söylüyorlar. Aslında kriz, mevcut islamcı hükümet koalisyonu içinde bir zamanlar müttefik olan Gülen ile Erdoğan arasındaki bozuşmadan kaynaklanıyor. Pek çok Türk, onların şimdi bir iktidar mücadelesi içinde olduklarını söylüyor.
    İstanbul’un zengin semti Etiler’de kadın elbiseleri butiğinde çalışan İnce Ünaldı, en son sızdırılan bantlardan sonra, “bu bantların gerçek ya da sahte olduğunu bilmenin bir yolu yok” diyor ve ekliyor, “Biz, çok karanlık iki gücün savaşına doğru sürükleniyoruz.”
    Washington’da bulunan Gülen’in onursal başkanlığını yaptığı dinler arası işbirliği merkezi Rumi Forum Salı gecesi bir bildiri yayınlayarak, “Sayın Gülen’in başbakan ile oğlu arasında dün yayınlanan telefon kayıtları dahil hiçbir telefon kaydıyla ilgisi olmadığını” söyledi.
    Skandal ve ortaya saçılma biçimi, pek çok Türk için meşgale kaynağı oldu. Salı günü, yani son ses kayıtlarının yayınlandığı sırada İstanbul’da yaşayan romancı Kaya Genç Paris Review için yazısını hazırlıyordu. Ama Erdoğan’ın AKP milletvekillerine yaptığı konuşmayı izlemek için televizyonuna yapışıp kaldı. Genç, skandalın patırtısı içinde kendi yazısına yoğunlaşmaya çalışırken ünlü Türk romancısı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın komik romanı “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” romanı aklına geldi: “Türkiye, kendi çocuklarına, kendi sorunları dışında hiçbir şeye endişe edilmesine izin vermez.”
    Ve Genç ekledi: “İzlediğim bir televizyon dizisi sonrasındaki gibi. Sabah kendi dünyanıza dönersiniz ve ‘Bütün bunlar neydi?’ diye sorarsınız. Ama akşamları o sizi eğlendirir. ‘Muhteşem Süleyman’ tüm bunların tek rakibi.”
    Pazartesi gecesi Alman Marshall Fonu’nun Ankara yöneticisi Özgür Ünlühisarcıklı bir kitap okuyordu ve bir geceliğine sosyal medyadan ayrı kalmaya çalışıyordu. Birden elektrikler gitti. Yapacak bir şey olmadığından Twitter’e girdi ve gördü ki, son yayınlanan ses kayıtları üzerine ortalık birbirine girmişti. “Herkes gibi şok oldum. İlk tepkim, olası sonuçlarından korkmak oldu.” Ve ekledi, “Eğer bu kayıtlar gerçekse, Türk toplumunda güvensizlik daha da artacaktır.”
    Ufukta bir dizi seçim var. Mart ayında yerel yönetimler için oy verilecek. Pek çok Türk daha çarpıcı bantların yayınlanmasını bekliyor. Öyle görünüyor ki, herkes Türk siyasal tarihinin, özellikle seçim zamanlarının sıradan bir olgusu olan seks kasetlerinin ortaya çıkmasını bekliyor. Daha şimdiden bazı üst düzey yöneticilerin seks kasetleri, bugün yayınlanmasa da bazı yayın organlarına servis edildi bile. Bunların sosyal medyada gösterime girmesi an meselesi.
    Salı gecesi İstanbul Kadıköy’de binlerce protestocu hükümet istifa sloganları attılar. Bunlar göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su ile dağıtıldı.
    Skandaldan haftalar sonra insanların bunlara karşı duyarsızlaşacağı söyleniyor. “Benim için Erdoğan ile oğlu arasındaki konuşmaları duymak bir sürpriz olmadı.” diyor sinema sektöründe çalışan Aziz Burak Kunduz, “Hemen hemen duyarsızlık durumu. Önemli zamanlarda toplum olarak geriye gidiyoruz.”

Birgün, 26 Şubat 2014