İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 32 / Mayıs-Temmuz 2014

ABD’ndeki Dil Politikaları,
İki Dilli Eğitim Programları ve
Türk Toplumu


Bahar OTCU-GRİLLMAN




ABD’ndeki Türk toplumuna hizmet verebilecek ikidilli programlar malesef bulunmamaktadır. Türkçe dersleri verilen özel okullar veya haftasonu yeralan toplum okulları olsa da, devlet okullarında Türkçe-İngilizce ikidilli programların olmayışı, Türkçe’nin bu ülkedeki devamlılığı için bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle Amerika’daki Türk toplumuna önemli görevler düşmektedir. ABD’ndeki çoğu başarılı ikidilli eğitim programlarının kurulup gelişmesi, öğrenci velilerinin çabası ve ikidilli eğitimi savunmaları sayesinde gerçekleşir.


    “Amerika Birleşik Devletleri’nde dil eğitim ve öğretimiyle ilgili politikalar nedir?” sorusu dil uzmanları tarafından genelde eleştirel olarak “dil politikasının olmayışıdır!” (No language policy! ) diye cevaplandırılır. Gerçekten de her yıl 1 milyondan fazla göçmen alan ve Türkçe dahil yüzlerce dili barındıran ABD’nin belirli bir dil politikası yoktur, eyaletlere göre çeşitli farklı uygulamalar görülür. Yabancı dil eğitiminde malesef ABD, Avrupa’nın çok gerisindedir. Sadece %15-20 Amerikalı bir yabancı dilde yeterliliğe sahipken, bu sayı Avrupa’lılar için %60 civarındadır. Pekçok dünya ülkesinin tersine ABD’nin anayasaca belirlenmiş bir resmi dili yoktur; o nedenle eğitimin sadece İngilizce olmasını istemek ve savunmak (Amerika tarihinde Sadece İngilizce “English Only” adlı hareketin savunduğu gibi) kanunen bile uygun değildir. Ülkede en çok konuşulan on dil sırasıyla İngilizce, İspanyolca, Çince, Tagalog, Fransızca, Vietnam, Alman, Kore ve Rus dilleriyle Arapça’dır.
    Böylesi dil çeşitliliğine rağmen, Amerika’daki örgün eğitim sistemi İngilizce’ye ağırlık vermekte ve toplumun pekçok kesiminde bireylerin İngilizce bilmeleri beklenmektedir. Her eyaletin K-12 devlet okullarında göçmen öğrencilerin eğitimiyle ilgili çeşitli programlar ve kurallar mevcuttur. Öncelikle göçmen öğrenciler veya anadili İngilizce olmayan öğrenciler bir İngilizce yeterlilik sınavına alınır, geçebilirlerse İngilizce örgün eğitim sistemine devam ederler. Geçemeyenler içinse birkaç program seçeneği vardır. Sözel ve sayısal bütün derslerin öğretildiği programlar şöyle özetlenebilir:
    1. Geçişken İkidilli Eğitim, erken çıkışlı (Transitional Bilingual Education, early exit): Eğitim 1 ile 3 yıl arasında sürer. Göçmen öğrenci eğitime anadilinde başlar, kısa zamanda İngilizce’ye geçiş yapıp anadilini bırakması öngörülür. Öğrenci bu program sonunda Jim Cummins’in BICS (Basic Interactional Communication Skills) diye adlandırdığı kişilerarası temel bildirişimsel becerilerini geliştirir, ancak CALP (Cognitive Academic Language Proficiency) adını verdiği bilişsel akademik dil yeterliliklerini geliştiremez. Bu erken çıkışlı, yani 1-3 yıl arası süren, ikidilli eğitim programları ne yazık ki eksiltici ikidilliğe yol açmaktadır (subtractive bilingualism) çünkü göçmen dili, öğrencinin İngilizce eğitime geçiş yapabilmesi için bir araç olarak kullanılır ve geçiş yapılabilecek seviyeye gelindiğinde terkedilir. Öğrenci eğitimine tamamen İngilizce devam etmek için İngilizce yeterlilik sınavlarına girer; geçince İngilizce örgün eğitime devam eder. Yani anadilinde tekdilli iken bu eğitim programı sonunda İngilizce’de tekdilli durumuna gelir.
    2. Anadili Geliştirici ve Korumacı İkidilli Eğitim, geç çıkışlı (Developmental and Maintenance Bilingual Education, late exit): 5 ile 7 yıl sürer. Yukarıda açıklanan geçişken programlara kıyasla daha uzun sürdüğü için geç çıkışlı olarak adlandırılır. En çok bilinen türü Çift Yönlü-İkidilde Yoğunlaştırılmış (Two-Way-Dual Language Immersion) programlardır. Hem İngilizce, hem de göçmen dilinin öğretildiği bu programlarda sınıflar yarı yarıya anadili İngilizce olan öğrenciler ile göçmen öğrencilerden oluşur. Eğitim dili, öğrencilerin seviyelerine göre yüzdelerle belirlenir. Örneğin, ilk yıllarında %60 İspanyolca, %40 İngilizce eğitimle başlayan bir sınıfta amaç, zamanla öğrencileri her iki dilin eşit düzeyde kullanıldığı dil seviyesine getirmektir. Öğrenciler 5-7 yıl gibi uzun süre İngilizce ve diğer dilde eğitim aldıkları için her iki dilde de kişilerarası temel bildirişimsel becerilerini ve bilişsel akademik dil yeterliliklerini geliştirirler. Dilbilimsel araştırmalar 5 veya 7 yıldan önce bilişsel akademik dil becerilerinin geliştirilemeyeceğini öngörmektedir; bu nedenle bu programlar göçmen nüfusun eğitimlerinde daha başarılı olmasını sağlamaktadır. Göçmen öğrencilere ikinci dil İngilizce’yi, anadili İngilizce olan öğrencilere de yabancı dil olarak diğer dili öğreten bu kapsamlı çift yönlü ikidilde yoğunlaştırılmış programlar, bir öncekinin aksine, ekleyici ikidilliğin (additive bilingualism) oluşmasını sağlar. Öğrenci anadilinde veya İngilizce’de tekdilli iken bu eğitim programı sonunda her iki dile de hakim, ikidilli ve iki kültürlü duruma gelir.
    3. İkinci Dil Olarak İngilizce (ESL) dersleri: Yukarıda belirtilen, okulların durumuna ve öğrenci sayısına göre yöneticilerin kararıyla açılan ikidilli eğitim programlarının kapsamında, göçmen öğrencilere ikinci dil olarak İngilizce dil dersleri (ESL) de vardır. İlginçtir ki, göçmen öğrencinin anadilinde eğitime başlaması veya ikidilli eğitime devam etmesi belirli koşullar dışında eyaletlerce şart koşulmazken, İngilizce derslerine devamı zorunludur. İngilizce dersleri ikidilli eğitim programının dışında öğrencilere ek ders olarak verilebilir, örgün eğitim sınıflarındaki derslerini takviye edebilir.
    ABD’ndeki Türk toplumuna hizmet verebilecek ikidilli programlar malesef bulunmamaktadır. Türkçe dersleri verilen özel okullar veya haftasonu yeralan toplum okulları olsa da, devlet okullarında Türkçe-İngilizce ikidilli programların olmayışı, Türkçe’nin bu ülkedeki devamlılığı için bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle Amerika’daki Türk toplumuna önemli görevler düşmektedir. ABD’ndeki çoğu başarılı ikidilli eğitim programlarının kurulup gelişmesi, öğrenci velilerinin çabası ve ikidilli eğitimi savunmaları sayesinde gerçekleşir. Örneğin son yıllarda Fransız konsolosluğunun girişimiyle New York eyaleti devlet okullarında pek çok Fransızca-İngilizce çift-yönlü ikidilli yoğunlaştırılmış program açılmış ve açılmaya devam etmektedir. NY’un Fransız toplumundaki veliler öncelikle biraraya gelerek Fransız öğrenci sayısını belirlemişler, sonra çocuklarının Fransızca öğrenmesini isteyen Amerikalı aileleri bulup Amerikalı öğrenci sayısını eşitleyip bulundukları semtteki okulun müdürlerinden yardım istemişlerdir. Okul müdürleri öğrenci sayısı dengelendikten sonra bu topluma Fransızca-İngilizce ikidilli program açılmasını kabul etmiş, ikidilli eğitim lisansı olan öğretmen ve ikidilli eğitim kitap ve araçları edinerek programı başlatmışlardır. Amaç anasınıfı ile başlayan çift yönlü ikidilde yoğunlaştırılmış bu eğitimi beşinci sınıfa, oradan da sekizinci sınıfa aktarmak ve öğrencilerde olabildiğince dengeli ikidilliği ve iki kültürlülüğü sağlamaktır.
    Gerçekten de yukarıda açıklanan çeşitli programlarda öğretmenlik yapmak isteyenler, İkidilli Eğitim veya İkinci Dil Olarak İngilizce öğretim lisansı alabilmek için, çalışacakları eyalette bir yükseklisans programını tamamlamalı ve gerekli yeterlilik sınavını geçmelidir. Bu durum, Türk toplumunda benzer bir girişim olsa bile öğretmen sıkıntısı yaşanacağına işarettir. Ne yazık ki sadece Türk dilini en iyi şekilde okuyup yazabilmek, bu tip programlarda öğretmenlik yapabilmek için yeterli değildir. Eyalet bazında geçerli lisans alabilmek ve yükseklisans tamamlamak için geçirilecek 1-2 yıl, malesef ABD’ndeki Türk toplumunun eğitim sektöründe çalışmayı düşünmeyen üyelerinin kaybetmeyi göze almayacağı bir zaman dilimidir. Toplumda eğitim sektörüne ilginin arttırılması ve ikidilli eğitim olanaklarının velilere bildirilmesi önemli başlangıç noktaları olacaktır.
    Yazımıza başta bahsettiğimiz, ABD’nin “varolmayan dil politikalarına” bir örnekle son verelim: Yasalarca belirlenmesine rağmen okul müdürleri, velilerin çabaları olmadan toplum araştırması yapmamakta ve ikidilli eğitim programı açmak için çaba göstermemektedirler. Topluma genel olarak verilen imaj ikidilli eğitim programlarının çok pahalıya malolduğu şeklindedir. Ancak bu iddia doğru değildir. Devlet okullara İngilizce dersleri için daha kolay burs verip yardım yaptığı için, okullar ikidillilik yerine ikinci dil olarak İngilizce derslerine ağırlık vermektedirler. Eğer eyaletler ve yerel yöneticiler eğitim tüzüklerine bağlı kalsalardı, şu anda Amerika hem ikidilli eğitim, hem de yabancı dil bilen vatandaş sayısı açısından Avrupa’dan önde olabilirdi. Bu tip sorunlar nedeniyle eyaletler arasında bir uyuşma sağlanamamakta ve Die Gaste’nin 30. sayısında bahsettiğimiz gibi, Amerika dil eğitiminde dünyanın çok gerisinde kalmaktadır.