İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 32 / Mayıs-Temmuz 2014

Almanların ve Fransızların
Özgünlükleri
[Deutsch-französische Eigenarten]


PD Dr. Claire GANTET
(Münih Ludwig-Maximilians Üniversitesi)





    Yaklaşık bir yıl önce “1945 sonrası Alman-Fransız Kültür İlişkileri Sözlüğü” yayınlandı.1 162 makale ve 320’in üzerinde sözcük ile Alman-Fransız kültür ilişkilerinin tarihi, algısı ve deneyimleri kapsamlı bir şekilde mercek altına alınıyor. Fransa’nın ya da Almanya’nın diğer komşu ülkeleri ile böyle bir karşılaştırmalı sözlüğü mevcut değildir. Bu da Alman-Fransız ilişkilerinin kendine özgü, az ya da çok çatışma yüklü bir yoğunluğu olduğu anlamına gelmektedir.
    Günümüzdeki Fransız-Alman ilişkileri önemli ölçüde 22 Ocak 1963 tarihli Élysée Anlaşması’na göre şekillenmektedir. Bu anlaşma –o tarihde Federal Almanya Başbakanı Kondrad Adenauer ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle tarafından imzalanmıştır– Fransız-Alman diyaloğunu Avrupa’nın bütünleşmesi için itici bir güç olarak tanımlamakta, hükümetleri dış, güvenlik, gençlik ve kültür politikalarının tüm önemli konularında karşılıklı olarak birbirleriyle danışmakla görevlendirmekte ve gençlik alanını Alman-Fransız işbirliğininin odak noktası olarak belirlemektedir. Daha sonra Alman-Fransız Gençlik Çalışmaları Kurumu (5 Temmuz 1963) kuruldu ve çok sayıda kardeş şehirler gibi kardeş okullar ve kardeş dernekler oluşturuldu. 1988 yılında Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl ve Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand tarafından Élysée Anlaşması’na savunma ilişkileri (Alman Fransız Savunma ve Güvenlik Kurulu) ve ekonomik, mali ve parasal politikaların koordinasyonu için yeni konseyler eklendi. 22 Ocak 2003 günü tam olarak Élysée Anlaşması’ndan 40 yıl sonra ilk Alman-Fransız Ortak Bakanlar Konseyi toplantısı gerçekleşti. Aynı zamanda 2003’te Almanya ve Fransa tarafından ortaklaşa finanse edilen, üçüncü dünya ülkelerindeki kültürel projeleri 25.000 Euro’ya kadar destekleyen Alman-Fransız Kültür Progrogramları Fonu oluşturuldu. 2011 yılında kullanılabilir miktar 460.000 Euro’du. 2013’te iki ülkenin hükümet başkanları, Alman ve Fransızlar için çifte vatandaşlığı ve aynı zamanda aile ve medeni hukukun uyumlaştırılmasını hedefleyen bir mutabakat anlaşması yayınladı.
    Bir diğer ifadeyle, 1963’e kadar ki sözde “Geleneksel Düşmanlık” –yani Fransız ve Alman hanedanları arasındaki egemenlik rekabetinin, 19. yüzyıldaki ulusallaşmanın itici desteği– 1963’ten sonra “Geleneksel Dostluk”a dönüşmüştür. Bu “Geleneksel Dostluk”un birçok görünmeyen yönleri ve engelleri vardır. Günlük politikada önemli farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, Fransa, halen atom enerjisinin elektrik üretiminde kullanılması konusunda ısrar ederken, Almanya’da sadece “Enerji Dönüşümü”nü konuşmaktadır. Ekonomi ve bütçe politikaları sürekli tartışılmaktadır. 2 Dahası, yakın zamanda ilişkilerin askıya alınmasından söz edilmektedir. Komşu ülkenin dilini konuşan insanların sayısı gittikçe azalmakta, gençlik değişim dinamiklerinin ve aynı zamanda belirli toplumsal alanların düzenlemesindeki siyasi irade sözde kaybolmuştur (Şüphe durumunda Avrupa gösterilmektedir). 3 Almanlar Fransızlara nasıl bakıyorlar? Ve tersi, Fransızlar Almanlara nasıl bakıyorlar?
   
    ESKİ KLİŞELER…
   
    Geçmişte olduğu gibi günümüzde de, Almanya, mutfağı bira, lahana turşusu ve sosisten oluşan, genelde pahalı ve güçlü arabalar (Anahtar kelimeler Mercedes ve BMW) ve (darkafalı ve gülünç) bahçe cüceleriyle bağdaştırılır. Buna karşılık Fransa ise, öncelikle Paris ve Eyfel Kulesi (Sanki Paris’in dışında her yer çölden oluşuyormuş gibi), kırmızı şarap, peynir, baget ekmek ve Bask beresiyle (burada eyalet ortaya çıkmaktadır) ilişkilendirilir.
    2013 Alman-Fransız Yılı çerçevesinde yapılan bir ankette “Almanların Fransızlar ve Fransa hakkında ne düşünüyor?” sorusuna Almanlar ağırlıklı olarak olumlu yanıt vermiştir. 4 Almanların %83’ü Fransızları sempatik ve çok sempatik bulmuşlardır. Fransızları, hayatın tadını çıkarmasını bilen yaşam sanatçıları olarak görmektedirler (%93). Onlar “Fransa’da tanrı gibi yaşamak” (Fransızca eşanlamlısı “vivre comme un coq en pâte” [“Horoz gibi yaşamak”] olan deyimin Almanya ile hiçbir bağlantısı yoktur) konusunda konuşmaktan hoşlanıyorlar. Bunun dışında, Fransızlar geleneksel (%93), içten (%81) ve nüktelidir/espirilidir (%80). Fransa, zarif mutfağı ve iyi şaraplarıyla ilişkilendirilmekte ve Almanların %87’si Fransız mutfağının Alman mutfağını etkilediğini düşünmektedir. Resim sanatı (%75) ve modanın (%65) da büyük etkisi olmakla birlikte, müzik, edebiyat ve tiyatro daha az etkilemektedir. Fransız kadınları zarif ve kadınsı olarak kabul edilmekte ve Alman komşularına kıyasla daha baştan çıkarıcı olduğu düşünülmektedir. Fransa kısmen teknolojik üstünlüğe sahip bir ülke olarak algılanmaktadır. Bu noktada Almanların aklına TGV ve hava ve uzay teknolojisi gelmekte, fakat hiçbir durumda Fransız otomotiv ve çevre teknolojisi düşünülmemektedir.
    Tüm bu olumlu manzaranın yanında olumsuz görünümler de vardır. Almanların neredeyse üçte biri Fransızları kibirli görüyor ve her iki kişiden biri de Fransızları güvenilir olarak görmüyor. Fransızların greve hazır durumda olmalarına ve kaotik çalışma yöntemlerine Almanlar yerinmektedir (Oysa Fransızlar açısından bu esneklik olarak önemsenmektedir). Söz konusu Fransız dilinin İngilizceden korunması olduğunda, Almanlar Fransızlara tebessüm ediyorlar. Almanlar “Computer” ve “Walkman” gibi kelimleri kullanırken, Fransızlar yeni sözcüklerle bunları tanımlıyorlar: “Ordinateur” ve “Baladeur”.
    Buna karşılık olarak Fransızlar da, Almanları tutumlu, hantal, mizah ve hayal gücünden yoksun olarak görmektedir. Ancak disiplinli olmalarını, düzenliliklerini, temizlik ve dakiklik gibi organisasyon yeteneklerini ve çevreye olan duyarlılıklarını takdir ediyorlar. Almanya’nın kültür ve edebiyatına yönelik olarak anahtar kelime “Goethe” dışında hiçbir şey bilmiyorlar ya da neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar.
   
    … GERÇEKLER …
   
    Kuşkusuz böylesi stereotipler gerçeğin sadece yarısını tanımlar. Bira için: Almanya dünya ölçeğinde en büyük şarap ithalatçısı. Fransa’dan daha çok Almanya’da peynir üretilir. Araba satın almada ise, Almanlar Fransızlara göre daha az vatanseverdir. Her iki ülke de aynı derecede atık üretiyor. Fransa’da grevler Almanya’ya göre daha sıklıkla yaşansa da Fransa’da sendikaya üye olanların sayısı Almanya’da kıyasla daha azdır. İş anlaşmazlığında, Almanya’da 2000-2007 yıllarında her 1.000 iş anlaşmazlığında yıllık işgünü kaybı sadece beş iken, Fransa’da 103 gündür. 5 Fakat 2009 yılında Fransızlar 1.469 saat çalışırken, Almanlar 1.309 saat çalışmıştır. 2010’da Almanlar 7,5 hafta tatil yaparken, Fransızlar sadece 7 hafta dinlenebildiler.
   
    … VE YENİ GÖRÜNÜMLER
   
    Her ne kadar Almanların gözünde Fransa’nın görümünü oldukça sabit kalmasına rağmen, Fransızların Almanlara bakışı köklü bir dönüşüm geçirdi. Fransa’daki son ekonomik krizler, Fransızların Almanya’yı modern ve ekonomik açıdan rasyonel bir ülke olarak görme oranını arttırdı. Giderek artan oranda Fransız turistler Almanya’yı –geçmişte olduğu gibi (muhafazakar olarak tanımlanan) Bavyera’dan daha çok yeni Berlin metropolünü– ziyaret ediyor.
   
    UMUT VEREN BİR ORTAKLIK MI?
   
    Günümüzde Alman-Fransız dostluğu tehlikede mi? Euro krizine rağmen halen bu dostluk çok önemli olarak kabul ediliyor. Almanya ve Fransa birbiriyle ekonomik açıdan iç içedir: 400.000 işgücü ile Fransız şirketleri Almanya’da, 300.000 işgücü ile de Alman şirketleri Fransa’da işgücü piyasasını canlı tutmaktadır. Almanya, Fransa’nın en güçlü ticaret ortağıdır. Her yıl Almanya’dan 70 milyondan fazla insan bir günden fazla kalmak üzere Fransa’ya gitmektedir. Kültürel çerçevede 1991 yılında ulusötesi yayın yapan tek kamu televizyonu “Arte6 kuruldu. “Arte” sert rekabet nedeniyle (daha yüksek yansıtılmıyorsa?) sadece düşük bir reyting (2011 yılında Fransa’da %1,7, Almanya’da %0,75) alabilmiştir.
    Alman-Fransız dostluğunun “normalitesi”, Élysée Anlaşması’ndan elli yıl sonra sıradanlık ve ihmal tehlikesi altındadır. 1945’ten sonra yeniden başlayan Alman-Fransız kültür ilişkilerinin başarısı, bu politikayı benimseyen sivil girişimlere borçludur. Alman-Fransız dostluğunun ilerlemesi için gereken özen de sivil topluma bağlı olacaktır: Ortaklıklara (şu anda 2.200 şehir ve bölge ortaklığı korunmaktadır) ve özellikle gençlere. Almancanın Fransız okullarındaki öğretimi kaygı verici bir durum yaratsa da (Almanca sacede %22’lik bir oranla, İspanyolca ve daha çok İngilizceden sonra üçüncü sırada yer alıyor), bu duruma karşın örgün ve yüksek eğitim gören öğrenciler daha hareketli hale gelmiştir. Alman-Fransız Gençlik Çalışmaları Kurumu her yıl Almancayı yabancı dil olarak seçmiş olan 200.000’in üzerinde öğrenciyi Almanya ve Fransa arasındaki değişim projeleri kapsamında destekliyor. 8.000’in üzerinde Alman öğrenci Fransa’da ve 6.000’in üzerinde Fransız öğrenci Almanya’da yüksek öğrenim görmektedir. Alman-Fransız Yüksekokulu/Üniversitesi’nden her yıl 1.000’in üzerinde öğrenci çifte diploma “franco-allemande” ile mezun oluyor ve mezun olanların %66’sı üç aydan az bir sürede bir iş bulabiliyor.
   
   
   
    Kaynakça:
    1 Nicole Colin, Corine Defrance, Ulrich Pfeil, Joachim Umlauf (hrsg.), Lexikon der deutsch-französischen Kulturbeziehungen nach 1945, Tübingen, Narr Verlag, 2013 (Editions lendemains, 28).
    2 Bundeszentrale für politische Bildung, Deutsch-französische Beziehungen http://www.bpb.de/internationales/europa/frankreich/ 152428/deutsch-franzoesische-beziehungen
    3 Stefan Martens, in Verbindung mit Julien Thorel (hrsg.), Les relations franco-allemandes. Bilan et perspectives à l’occasion du 50e anniversaire du traité de l‘Élysée, Sondernummer der Zeitschrift Allemagne d’aujourd’hui, 201 (2012).
    4 Umfrage im Rahmen des Deutsch-Französischen Jahres 2013 zur 50-Jahre-Feier der Unterzeichnung des Élysée-Vertrags http:// www.elysee50.de/Klischees-uber-Franzosen-Deutsche,6773.html. Sämtliche angeführte Zahlen stammen aus dieser Umfrage und deren Kommentierung.
    5 Erfassung und Entwicklung von Streiks in OECG-Ländern: www.iwkoeln.de/_storage/asset/58118/storage/.../trends01_09_7.pdf
    6 Die Eigenschreibweise ist ARTE, eine Abkürzung für Association Relative à la Télévision Européenne (deutsch: „Zusammenschluss bezüglich des europäischen Fernsehens“). Vgl. „Europäisches Fernsehen mit höchstem Anspruch“, Bericht von Deutschlandradio Kultur vom 30.05. 2012, http://www.deutschlandradiokultur.de/europaeisches-fernsehen-mit-hoechstem-anspruch.954.de.html?dram:article_id=207342