|
|
Die Gaste, SAYI: 42 / Temmuz-Aralık 2016
|
Hans-Christian Ströbele:
"Türkler MİT'e hesap vermek zorunda değil"
Almanya'da istihbarat teşkilatlarından sorumlu Federal Meclis Parlamento Kontrol Komitesi 21 Ağustos'ta Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) Almanya'daki faaliyetlerinin açıklığa kavuşturulmasını talep etmişti. Komitenin 14 yıldır üyesi olan Yeşiller Partili Hans-Christian Ströbele, bugün yaptığı açıklamada çeşitli insanlara baskı uyguladıkları kesinleştiği takdirde MİT üyelerine dava açılması ve hatta sınırdışı edilmeleri gerektiğini söyledi.
Ströbele, Türk istihbarat servislerinin Almanya'da siyaseti etkilemeye çalışıtğını belirterek, "Almanya'da yaşayan Türk vatandaşları, ister Alman vatandaşlığına sahip olsunlar, ister sadece burada ikamet ediyor olsunlar, Türk istihbarat servisine hesap vermek zorunda değildirler. Aksine onlar Federal Almanya Cumhuriyeti'nin sakinleridir. Bunun için vatandaşlığa sahip olmaları gerekmez. Burada yaşamaları, hayatlarının merkezinin burada olması yeterlidir ve elbette temel haklar ve Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası tarafından korunurlar" dedi.
DW Türkçe'den Ercan Çoşkun'un sorularını yanıtlayan Yeşiller Partisi Milletvekili Hans-Christian Ströbele'nin açıklamaları şöyle:
DW Türkçe: Almanya'da faaliyet gösteren MİT çalışanlarının sınırdışı edilmesiniistediniz. MİT'in Almanya'da ne gibi faaliyetleri söz konusu?
Hans-Christian Ströbele: İşte bunu açıklığa kavuşturmamız gerekli. Elimizde Almanya'da aktif olan, Türk kökenli kişilerle temas kuran ve onlardan belli bazı gazetelere abone olmamalarını, bu gazetelere ilan vermemelerini isteyen ve bunu da tehditvari bir tonda yapan çalışanlar olduğuna dair dayanak noktaları var. Buna maruz kalan kişiler bana da ulaştı ve eğer bu doğruysa, bunlar Türk makamlarının ya da istihbarat servislerinin çalışanlarıysa, bu Almanya'da ceza gerektiren bir eylem olur ve bu kişilere gerektiği şekilde davranılması gerekir. Onlara derhal uygun şekilde yaklaşılması gerekir. Mahkeme önüne çıkartılmaları veya en azından sınırdışı edilmeleri sonucunu doğuracak bir ceza davası açılmak zorundadır.
Türk ve Alman istihbarat servisleri arasındaki işbirliğini de sorguluyorsunuz. Bu işbirliğinin sınırları halihazırda nereye kadar uzanıyor?
Ströbele: Sadece Türk gizli servisleriyle değil ayrıca diğer NATO ülkelerinin gizli servisleriyle de, örneğin uluslararası terörizm alanında, uzun süredir bir işbirliği var. Alman güvenlik makamları bu işbirliğinin temelde mevcudiyetini korumasına büyük değer atfediyor, zira bu sayede önemli bilgiler elde ediyorlar, karşılıklı istihbarat paylaşımları yapılıyor ve başka şekillerde yardımlaşılıyor. Kimsenin buna karşı çıktığı yok ama Almanya'daki resmi ya da gayriresmi Türk istihbarat servisi çalışanları, burada yaşayanlara yönelik istihbarat faaliyetleri içinde olamazlar. Bu noktada bu kişilerin Alman vatandaşı ya da örneğin Türk vatandaşı olması da önemsizdir. Almanya'da yabancı bir gücün istihbarat faaliyetlerinin –ki bu açıdan Türkiye yabancı bir güçtür- Alman çıkarlarına karşı hayata geçmesine izin verilemez.
Ne türden gizli servis faaliyetleri ceza gerektiren işlem olarak tanımlanabilir? Bu tüm faaliyetleri mi kapsar yoksa belli bir türdeki faaliyetler mi söz konusudur?
Ströbele: Yabancı bir gizli servis Almanya'daki firmalara, Almanya'daki gazetecilik şirketlerine, tekil şahıslara yönelik bilgi topladığında bu bir istihbarat faaliyetidir ve bunun olmasına, hele hele Almanya'daki insanların baskı altına alınmasına, tehdit edilmesine ya da daha kötü şeylerin olmasına izin verilemez.
Türkiye'de Gülen hareketi destekçilerinin takibata uğradığı ve tutuklandığı bir sır değil. Türk istihbarat servisi, Almanya'dan, dış istihbarat servisi BND veya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı'ndan Gülen taraftarlarının tespiti için bilgi paylaşımıtalebinde bulundu mu?
Ströbele: Sadece bir gazetede bir bakanın ya da Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın bu tür yardımlar için başvuruda bulunduğunu okudum ancak bunun olup olmadığını söyleyemem. Bunu bilmiyorum ama olduğunu varsayıyorum. Ama bu noktada da geçerli olan şudur: Türkiye'de bir kişiye, Gülen hareketi gibi bir gruba ya da örgüte ceza gerektiren eylem suçlamasında bulunulduğu takdirde, normal bir yol tutturulması zorunludur. Eğer şüphe dayanağı varsa, Almanya'ya örneğin sınırdışı için bir başvuruda bulunulabilir. Ama bunun için de bu şahsın şüpheli olduğunun kanıtlanması gereklidir. Elde bu kişinin ceza gerektiren bir eyleme katıldığına dair kanıtlar olmalıdır. Devletler arasında normal olan budur. Gülen hareketi konusunda halihazırda bunun düşünülüp düşünülmediğini ya da başvuru olup olmadığını bilmiyorum. Böyle bir durum bilgim dahilinde değil.
Açıklamalarınızda söz konusu istihbarat faaliyetlerinin Almanya'ya karşı olduğunu ve Türk istihbarat servisinin Alman siyaseti üzerinde etki yaratmaya çalıştığını vurguluyorsunuz. Konunun Almanya ile ilgisi gerçekten var mı? Sonuçta söz konusu olan Almanya'daki Türkiye vatandaşları değil mi?
Ströbele: Evet ama Almanya'da yaşayan Türk vatandaşları, ister Alman vatandaşlığına sahip olsunlar, ister sadece burada ikamet ediyor olsunlar, Türk istihbarat servisine hesap vermek zorunda değildirler. Aksine onlar Federal Almanya Cumhuriyeti'nin sakinleridir. Bunun için vatandaşlığa sahip olmaları gerekmez. Burada yaşamaları, hayatlarının merkezinin burada olması yeterlidir ve elbette temel haklar ve Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası tarafından korunurlar.
Konu Federal Meclis Parlamento Kontrol Komitesi'nin gündemine ne zaman taşınacak? Bundan sonra süreç nasıl devam edecek?
Ströbele: Medyadan edindiğim ilk haberler ve bazı insanların da bana başvurması sonrasında bunun Federal Meclis Parlamento Kontrol Komitesi'nin gündemine taşınması için başvuruda bulundum. Federal makamların, ki bunlar sadece Alman istihbarat servisleri değil aynı zamanda polis gibi cezai kovuşturma makamlarının bu şüphe noktalarının üzerine gideceğini varsayıyorum ve Alman hükümetinden, Alman makamlarından güncel enformasyonlar bekliyorum. Bunlar doğru mu? Bunlar münferit olaylar mıdır? Bu tarz çok sayıda vaka var mıdır? Ve Alman hükümeti ne yapmıştır? Alman güvenlik servisleri Türkiye'ye bu tarz işlerin olmayacağını açıkça ifade etmek için ne yapmışlardır?
Cep telefonlarına boykot listesi
Federal Almanya’da Türklere ait cep telefonlarına sürekli SMS formatında
ihbar çağrıları gönderiliyor.
Federal Almanya’da Türklere ait cep telefonlarına sürekli SMS formatında
ihbar çağrıları gönderiliyor. Özellikle cep telefonlarına gelen ihbar ve uyarı mesajlarında
listeler halinde “Fetocu Türk esnafın” dökümü veriliyor. Mesajlarda,
Türklerin listedeki dükkanlardan alışveriş yapmamaları ve “Feto’nun adamlarına”
karşı da çevrelerini uyarmaları isteniyor.
“PARALELCİLERİ VE YARDAKÇILARINI DEŞİFRE EDİYORUZ” başlıklı ve Stuttgart
çevresinde yayılan bir mesajda bölgedeki Türk işyerlerinin listesi verilerek “Bunların
hepsi Feto’nun adamları kısaca Fetoşcular Lütfen bunları Boykott edelim!!!!”
ifadeleri dikkat çekiyor. Bu arada boykot sözcüğünün Almanca yazılmış olması
(Boykott) örgütlenmenin Almanya içindeki AKP odaklarından kaynaklandığı
kuşkularını güçlendiriyor.
Çok sayıda market, otomobil şirketi, mobilyacı, spor kulübü, telefon dükkanları
bu ihbar kampanyasından payına düşeni alırken, böylesi düşmanlık çağrılarınındaha
da yayılması halinde Türkiye kökenli 3 milyonluk bir toplumun
kendi içinde büyük bir huzursuzluk kaynağına dönüşmesinden korkuluyor. Bu
arada bazı Türklerin bu mesajlarla ilgili olarak Alman makamlarını da bilgilendirmeye
başladığına dikkat çekiliyor.
|
|
|
|
|