Sempozyum: "Göçmenlerin Anadili Sorunu"
Türkçe için...


Geçen hafta sonu "Die Gaste"nin kuruluşunun birinci yıldönümü dolayısıyla Essen'de, uzman ve saygın isimlerin katılımıyla "Göçmenlerin Anadili Sorunu ve Çözüm Önerileri" adlı bir sempozyum düzenlendi. Hülya Sancak'ın haberi.

Die Gaste, Foto Hülya Sancak
Resmi büyüt "Die Gaste" Türkçe olarak iki ayda bir yayımlanıyor.
Duisburg-Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü Öğrenci Temsilciliği'nin Türkçe yayımladığı ve Almanya'da yaşayan Türklerle ilgili konulara detaylı çalışmalarla eğilen "Die Gaste" birinci yılını geride bıraktı. Bu vesileyle düzenlenen sempozyuma "Türkçe" diline önemli katkılarda bulunan bilim insanları ve akademisyenlerin yanısıra gazeteciler, edebiyatçılar ve sanat eleştirmenleri de katıldı.

Die Gaste'nin genel Yayın Yönetmeni ve aynı zamanda Duisburg- Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Zeynel Korkmaz sempozyumun, elli yıllık bir göçün ve üç milyona yakın insanın en önemli sorununun, yıllardan beri ihmal edilişinin ve ötelenişinin altının çizilmesi bağlamında önemli, ama "küçük" bir adım olduğunu belirtti.

Türkçe: Göçmen işçilerin dili! (mi?)

Prof. Dr. Emel Huber, foto Hülya Sancak
Resmi büyüt Duisburg- Essen Üniversitesi Türkistik Böl. Bşk. Prof.Dr. Emel Huber
İki gün süren sempozyumun açılış konuşmasında "anadilinin soyut dil edinimi bağlamında önemi" hakkında konuşan, Duisburg –Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Emel Huber, Türkçenin duygusal düzlemden çıkarılıp nesnel bir düzlemde ele alınması gerektiğinin altını çizdi: Huber, "çocukların daha ilkokula başlar başlamaz iki dilli okuma yazma öğrenmesini ve evde öğrendikleri birinci dil (anadili) olan Türkçeyi pekiştirerek ikidilli çocuklar olmasını istiyoruz" dedi.

Günümüzde Almanya'nın, aslında çokdilliliği desteklediğini ancak, "Türkçe- Almanca" veya "Arapça- Almanca" gibi diller sözkonusu olduğunda, toplumda bu desteğin verilmediğine değinen Prof. Huber, "Türkçe yalnızca, 'Türk kökenli göçmen işçilerinin dili' olarak görüldüğü sürece, Türkçe- Almanca ikidilliliği özenilen bir ikidillilik olarak görülmediği sürece, Türkçe anadili dersi müfredata da alınmayacaktır diye düşünüyorum" dedi.

"Almanca öğrenmenin bedeli Türkçeyi unutmak olmamalı"

Gürsel Köksal ve Bülent Mumay, foto HÜlya Sancak
Resmi büyüt Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Gürsel Köksal (sl.) ve Hürriyet Gazetesi Yurtdışı Yayınlar Müdürü Bülent Mumay
Sempozyumun medya destekçilerinden olan Hürriyet gazetesinin Yurtdışı Yayınlar Müdürü Bülent Mumay konuşmasında Hürriyet'in, Avrupa'da yaşayan Türklerin içinde bulundukları topluma uyumlu bireyler olmaları için yaptığı çalışmalara dikkat çekti: "4. nesil ve sonraki kuşakların kusursuz bir Almancanın yanısıra anadilleri olan Türkçeye de hakim olmaları talebini destekliyoruz; anadil eğitiminin, Almancaya olan katkısının bilinci ile Almanya'da yaşayan göçmen kökenlilerin ana dillerini eğitim programının bir parçası haline getirme çabalarının yanındayız."

Ahmet Arpat, foto Hülya Sancak
Resmi büyüt Gazeteci yazar Ahmet Arpat, Basın yayın organlarındaki kötü Türkçe kullanımına dikkat çekti...
Heinrich Böll, Gerhard Hauptmann, Hermann Hesse, Stefan Zweig gibi bir çok ünlü yazarın eserlerini Türkçeye kazandıran tecrübeli gazeteci ve çevirmen Ahmed Arpad, günümüz Türkçesinin dejenerasyonuna dikkat çekerken, yozlaşmanın siyaset ve medyada parelel geliştiğini, özellikle de televiyzon ve radyolardaki bozuk Türkçe kullanımının giderek arttığını belirtti.

Türkiye'de kitap –sanat- eleştirmeni denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Doğan Hızlan, sempozyumun ilk gününde "Göçmen edebiyatı, çift dilli yayınlar ve çeviri yayınları" hakkında bir konuşma yaptı. Hızlan, dilin ve kültürün içiçe geçmişliğinden söz ederken, ikidilliliğin önemine değindi ve Almanya"daki Türk kökenli yazarların eserlerinin aynı zamanda Türk edebiyatına ait eserler olarak da değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Doğan Hizlan, foto Hülya Sancak
Resmi büyüt Doğan Hızlan: "Almanca öğrenmenin bedeli Türkçeyi unutmak olmamalı"
Hızlan, 'Almanlar; Alman edebiyatçıları, Alman aydınları Türkleri ve Türkiye'yi tanıyor mu?', 'Türk yazarların kitaplarını okuyorlar mı?', 'Almanya'da yaşayan Türk kökenli yazarlar, Türkiye'de ne kadar tanınıyor?' ya da 'Türkiye kökenli bir yazar, Türk meslektaşlarını ne kadar okuyor?' gibi sorularla kültürel etkileşim bağlamında dilin önemininin altını çizerken, "Almanca elbette öğrenilmeli ama bunun bedeli Türkçeyi unutmak olmamalı. İnsan anadilini iyi bilmiyorsa yabancı bir dili de iyi öğrenemiyor" dedi.

Anadili yasal haktır

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Gürsel Köksal ise "50 yıllık göç serüveninde, Türkçe Avrupa'da yaşayan Türklerin tartışmasız iletişim diliyken, şimdi 'Türkçe acaba 50 yıl sonra bir iletişim ve kültür dili olarak yaşıyor olacak mı?' sorusuna yanıt verilemiyor. İşte bu belirsizlik Türkçenin yaşatılması için direnişin gerekliliğini gösteriyor" diyordu.

Sempozyum'un ikinci ve son gününde bir konuşma yapan Dr.phil. Esin İleri Avrupa Birliği'nin 70'li yıllardan bu yana işgücü göçü ile gündeme gelen, göçmen çocuklarının anadilini öğrenme hakkı ile ilgili yaptığı çalışmalara ve düzenlemelere dikkat çekti:

Dr. phil. Esin İleri, foto Hülya Sancak
Resmi büyüt Dr. phil. Esin İleri, Avrupa Birliği'nin 70'li yıllardan itibaren göçmen çocuklarının anadilini öğrenme hakkı ile ilgili yaptığı çalışmalara ve düzenlemelere dikkat çekti...
"Avrupa Birliği'nin üye devletler için düzenlediği dil politikasına göre, bir insanın, bir etnik azınlığın kendi anadilini öğrenip öğrenmemesi, yaşanan ve vatandaşı olunan devletin resmi diline bağlı değildir.(*) Öyle ise bu raporda AB, üye devletlerin resmi dillerine ve üye devletlerde yaşayan azınlık dillerine tanıdığı 'eşitlik prensibini', Türk kökenli öğrencilerin anadili olan Türkçeye de tanıması ve uygulaması gerekir. Bu, Türk kökenli öğrenciler için Türkçenin her okul tipinde birinci sınıftan son sınıfa kadar anadili dersi olarak yasal hak olması demektir. Türk azınlığının bu hakkı –hukuki yollara başvurarak– alma zamanı çoktan gelmiştir."

Genç akademisyenlerin özenle organize ettiği, Almanya'da yaşayan Türklerin can alıcı bir sorununun, değerli uzmanların katılımıyla masaya yatırıldığı, resmi kurumların (gerek T.C Essen Başkonsolosluğu, gerekse KRV Eyaleti Eğitim Bakanlığı olsun) desteğini esirgemediği sempozyuma hedef kitlenin, yani velilerin, öğrencilerin, gençlerin gereken ilgiyi, duyarlılığı göstermemesi ise ancak, -oldukça iyimser bir yaklaşımla- sempozyumun "mayıs ayının güzel bir hafta sonuna denk düşmesi"yle açıklanabilir belki…

Hülya Sancak

© Qantara.de 2009

(*) European Charter for Regional or Minority Languages. Strasbourg, 05.11.1992; Part III, Art. 8 – Education